Şualar | Dokuzuncu Şuâ | 198
(192-204)

tekrar ile beyân ve isbat ettiği hakîkat-ı haşriyeyi, asırlarına ve zamanlarına göre o hakîkatı kat’i kabul ile beraber, tafsilatsız ve perdeli ve muhtasar bir sûrette beyân, fakat kuvvetli bir tarzda iddia ve isbatları; Kur’ânın davasını binler imza ile tasdik ederler.

Bu bahsin münasebetiyle Risâle-i Münâcât’ın âhirinde:

rüknüne, sâir rükünlerin husûsan “RUSÜL” ve “KÜTÜB”ün şehâdeti, münâcât sûretinde zikredilen pek kuvvetli ve hülâsalı ve bütün evhamları izale eden bir hüccet-i haşriye aynen buraya giriyor. Şöyle ki: Münâcâtta demiş:

Ey Rabb-i Rahîm’im! Resul-i Ekrem’inin tâlimiyle ve Kur’ân-ı Hakîm’in dersiyle anladım ki: Başta Kur’ân ve Resul-i Ekrem’in olarak bütün mukaddes kitablar ve peygamberler, bu dünyada ve her tarafta nümuneleri görülen celâlli ve cemâlli isimlerinin tecellileri daha parlak bir sûrette ebed-ül âbadda devam edeceğine ve bu fâni âlemde rahîmâne cilveleri, nümuneleri müşahede edilen ihsânatının daha şa’şaalı bir tarzda dâr-ı saadette istimrarına ve bekasına ve bu kısa hayat-ı dünyeviyede onları zevk ile gören ve muhabbet ile refâkat eden müştakların, ebedde dahi refâkatlarına ve beraber bulunmalarına icma’ ve ittifak ile şehâdet ve delâlet ve işâret ederler. Hem yüzer mu’cizat-ı bahirelerine ve âyât-ı katıalarına istinâden, başta Resul-i Ekrem ve Kur’ân-ı Hakîm’in olarak bütün nurânî ruhların sâhibleri olan peygamberler ve bütün münevver kalblerin kutubları olan veliler ve bütün keskin ve nurlu akılların mâdenleri olan sıddıkînler, bütün suhuf-u semâviyede ve kütüb-ü mukaddesede senin çok tekrar ile ettiğin binler vaadlerine ve tehdidlerine istinâden, hem senin kudret ve rahmet ve inâyet ve hikmet ve celâl ve cemâl gibi âhireti iktiza eden kudsî sıfatlarına, şe’nlerine ve senin izzet-i celâline ve saltanat-ı rubûbiyetine itimaden, hem âhiretin izlerini ve tereşşuhatını bildiren hadsiz keşfiyatlarına ve müşahedelerine ve ilmelyakîn ve aynelyakîn derecesinde bulunan itikadlarına ve îmanlarına binaen saadet-i ebediyeyi insanlara müjdeliyorlar. Ehl-i dalâlet için Cehennem ve ehl-i hidayet için Cennet bulunduğunu haber verip ilân ediyorlar, kuvvetli îman edip şehâdet ediyorlar.

Dinle
-