Ve nev’i insanda vuku bulan ve kâinatın intizamına ve adalet ve muvazenelerine ve hüsn-ü cemâline münâfî ve muhâlif çok büyük zulümleri ve isyanları ve velini’metine ve onu şefkatle besleyene karşı ihânetleri, inkârları, küfürleri bu dünyada cezasız kalıp gaddar, zalim, rahat ile hayatını ve biçâre mazlum meşakkatler içinde ömürlerini geçirirler. Ve umum kâinatta eserleri görünen şu adalet-i mutlakanın mahiyeti ise; dirilmemek sûretiyle o gaddar zalimlerin ve me’yus mazlûmların vefat içindeki müsavatlarına bütün bütün zıttır, kaldırmaz, müsaade etmez!
Ve mâdem, nasılki kâinatın sâhibi, kâinattan zemini ve zeminden nev’i insanı intihab edip gâyet büyük bir makam, bir ehemmiyet vermiş. Öyle de, nev’i insandan dahi makasıd-ı rubûbiyetine tevafuk eden ve kendilerini îman ve teslim ile ona sevdiren hakîki insanlar olan enbiya ve
evliya ve asfiyayı intihab edip kendine dost ve muhatab ederek, onları mu’cizeler ve tevfikler ile ikram ve düşmanlarını semâvî tokatlar ile ta’zib ediyor. Ve bu kıymetli, sevimli dostlarından dahi, onların imamı ve mefhari olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ı intihab ederek, ehemiyetli Küre-i Arz’ın yarısını ve ehemmiyetli nev’i insanın beşten birisini uzun asırlarda onun nuruyla tenvir ediyor. Âdeta bu kâinat onun için yaratılmış gibi; bütün gayeleri O’nun ile ve O’nun dini ile ve Kur’ânı ile tezahür ediyor. Ve o pek çok kıymetdar ve milyonlar sene yaşayacak kadar hadsiz hizmetlerinin ücretlerini hadsiz bir zamanda almaya müstehak ve lâyık iken, gâyet meşakkatler ve mücahedeler içinde altmış üç sene gibi kısacık bir ömür verilmiş. Acaba hiçbir cihetle hiçbir imkânı, hiçbir ihtimali, hiçbir kabiliyeti var mı ki; O Zât, bütün emsali ve dostlariyle beraber dirilmesin ve şimdi de ruhen diri ve hayy olmasın? İ’dam-ı ebedî ile mahvolsunlar? Hâşâ, yüz bin def’a hâşâ ve kellâ!.. Evet bütün kâinat ve hakîkat-ı âlem, dirilmesini dâva eder ve hayatını Sâhib-i Kâinattan taleb ediyor...
Ve mâdem, Yedinci Şuâ olan “Âyet-ül Kübrâ”da herbiri bir dağ kuvvetinde otuz üç aded icma-ı azîm isbat etmişler ki: Bu kâinat bir elden çıkmış ve birtek Zâtın mülküdür ve kemâlât-ı İlâhîyenin medârı olan vahdetini ve ehadiyetini bedahetle göstermişler.