Şualar | OnBeşinci Şuâ | 607
(529-621)

Risâle-i Nur ve Tercümanına Gelince: Bu eser-i âlîşanda şimdiye kadar emsaline rastlanmamış bir feyz-i ulvî ve bir kemâl-i nâmütenahî mevcûd olduğundan ve hiçbir eserin nail olmadığı bir şekilde meş’ale-i İlâhîyye ve şems-i hidayet ve neyyir-i saadet olan Hazret-i Kur’ânın füyuzatına vâris olduğu meşhud olduğundan; onun esası nur-u mahz-ı Kur’ân olduğu ve evliyaullahın âsârından ziyâde feyz-i envâr-ı Muhammedîyi (A.S.M.) hâmil bulunduğu ve Zât-ı Pâk-i Risâlet’in ondaki hisse ve alâkası ve tasarruf-u kudsîsi evliyaullahın âsârından ziyâde olduğu ve onun mazharı ve tercümanı olan ma’nevî zâtın mazhariyeti ve kemâlâtı ise o nisbette âlî ve emsalsiz olduğu Güneş gibi aşikâr bir hakîkattır.

Evet o zât daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhirîne ve ledünniyat ve hakâik-i eşyaya ve esrar-ı kâinata ve hikmet-i İlâhîyeye vâris kılınmıştır ki, şimdiye kadar böyle mazhariyet-i ulyaya kimse nâil olmamıştır. Bu hârika-i ilmiyenin eşi aslâ mesbuk değildir. Hiç şübhe edilemez ki; Tercüman-ı Nur, bu haliyle baştan başa iffet-i mücesseme ve şecaat-ı hârika ve istiğnâ-yı mutlak teşkil eden hârikulâde metanet-i ahlâkiyesi ile bizzât bir mu’cize-i fıtrattır ve tecessüm etmiş bir inâyettir ve bir mevhibe-i mutlakadır.

O zât-ı zîhavârık; daha hadd-i bülûğa ermeden bir allâme-i bîadîl halinde bütün cihan-ı ilme meydan okumuş, münazara ettiği erbab-ı ulûmu ilzam ve iskât etmiş, her nerede olursa olsun vâki olan bütün suallere mutlak bir isabetle ve aslâ tereddüd etmeden cevab vermiş, on dört yaşından itibaren üstadlık pâyesini taşımış ve mütemadiyen etrafına feyz-i ilim ve nur-u hikmet saçmış, îzahlarındaki incelik ve derinlik ve beyânlarındaki ulviyet ve metanet ve tevcihlerindeki derin feraset ve basiret ve nur-u hikmet, erbab-ı irfanı şaşırtmış ve hakkıyla “Bediüzzaman” ünvan-ı celilini bahşettirmiştir. Mezaya-yı âliye ve fezail-i ilmiyesiyle de din-i Muhammedî’nin (A.S.M.) neşrinde ve isbatında bir kemâl-i tam halinde rû-nüma olmuş olan böyle bir zât elbette Seyyid-ül Enbiya Hazretlerinin (A.S.M.) en yüksek iltifatına mazhar ve en âlî himaye ve himmetine naildir.

Dinle
-