Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 120
(6-173)

Ve bütün kâinatı bir gölgesiyle ışıklandıran ve bir cilvesiyle bütün Dâr-ı Âhireti zerrâtiyle beraber hayatlandıran hayat-ı sermediyesine şehâdet ederler.

Hem hayat, “melâikeye îman” rüknüne dahi bakar, remzen isbat eder. Çünkü, mâdem kâinatta en mühim netice hayattır ve en ziyâde intişâr eden ve kıymetdarlığı için nüshaları teksir edilen ve zemîn misafirhânesini gelip geçen kafilelerle şenlendiren zîhayatlardır.. Ve mâdem Küre-i Arz bu kadar zîhayatın enva’iyle dolmuş ve mütemâdiyen zîhayat enva’larını tecdid ve teksir etmek hikmetiyle her vakit dolar boşanır ve en hasis ve çürümüş maddelerinde dahi kesretle zîhayatlar halkedilerek bir mahşer-i huveynat oluyor.. ve mâdem hayatın süzülmüş en sâfi hulâsası olan şuur ve akıl ve en latif ve sâbit cevheri olan ruh, bu Küre-i Arz’da gâyet kesretli bir sûrette halkolunuyorlar; âdeta Küre-i Arz, hayat ve akıl ve şuur ve ervah ile ihya olup öyle şenlendirilmiş... Elbette Küre-i Arz’dan daha latif, daha nurânî, daha büyük, daha ehemmiyetli olan ecrâm-ı semâvîye; ölü, câmid, hayatsız, şuursuz kalması imkân hâricindedir. Demek; gökleri, Güneşleri, yıldızları şenlendirecek ve hayatdar vaziyetini verecek ve netice-i hilkat-ı semavâtı gösterecek ve hitabat-ı Sübhaniyeye mazhar olacak olan zîşuur, zîhayat ve semavâta münâsib sekeneler, her halde sırr-ı hayatla bulunuyorlar ki, onlar da melâikelerdir.

Hem hayatın sırr-ı mâhiyeti “Peygamberlere Îman” rüknüne bakıp remzen isbat eder. Evet, mâdem kâinat, hayat için yaratılmış ve hayat dahi Hayy-ı Kayyûm-u Ezelî’nin bir cilve-i a’zamıdır, bir nakş-ı ekmelidir, bir san’at-ı ecmelidir. Mâdem hayat-ı sermediye, Resullerin gönderilmesiyle ve Kitabların indirilmesiyle kendini gösterir. Evet eğer Kitablar ve Peygamberler olmazsa, o hayat-ı ezeliye bilinmez.

Ses Yok