Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 27
(6-173)

Evet, haşir gibi, en acib ve en dehşetli ve tavr-ı aklın hâricinde bir mes’ele, ancak ve ancak böyle hârika iki üstadın dersleriyle halledilir, anlaşılır.

Eski zaman peygamberleri ümmetlerine Kur’ân gibi îzahat vermediklerinin sebebi; o devirler beşerin bedeviyet ve tufuliyet devri olmasıdır. İbtidaî derslerde îzah az olur.

Elhâsıl: Mâdem Cenâb-ı Hakk’ın ekser isimleri âhireti iktiza edip isterler. Elbette o isimlere delâlet eden bütün hüccetler, bir cihette âhiretin tahakkukuna dahi delâlet ederler.

Ve mâdem melâikeler Âhiretin ve âlem-i bekanın dâirelerini gördüklerini haber veriyorlar. Elbette melâike ve ruhların ve ruhaniyatın vücûd ve ubûdiyetlerine şehâdet eden deliller, dolayısiyle âhiretin vücûduna dahi delâlet ederler. Ve mâdem Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın bütün hayatında vahdâniyetten sonra en dâimî da’vası ve müddeası ve esası âhirettir. Elbette o zâtın nübüvvetine ve sıdkına delâlet eden bütün mu’cizeleri ve hüccetleri, (bir cihette, dolayısiyle) Âhiretin tahakkukuna ve geleceğine şehâdet ederler.

Ve mâdem Kur’ânın dörtten birisi haşir ve âhirettir. Ve bin âyâtiyle, onun isbatına çalışır ve onu haber verir. Elbette Kur’ân’ın hakkaniyetine şehâdet ve delâlet eden bütün hüccetleri ve delilleri ve bürhanları, dolayısiyle âhiretin vücûduna ve tahakkukuna ve açılmasına dahi delâlet ve şehâdet ederler.

İşte bak, bu rükn-ü îmanî ne kadar kuvvetli ve kat’i olduğunu gör...

* * *


Ses Yok