Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 46
(6-173)

Hem nasılki, dağların yüzünde ve karnındaki masnu’lar, zemînin her tarafında, herbir nevi aynı zamanda, aynı tarzda, yanlışsız, gâyet mükemmel ve çabuk yapılmaları ve bir iş bir işe mâni olmadan, sâir neviler ile beraber karışık iken, karıştırmaksızın îcadları; senin rubûbiyetinin haşmetine ve hiçbir şey ona ağır gelmeyen kudretinin azametine delâlet eder; öyle de, zemînin yüzündeki bütün zîhayat mahlûkların hadsiz hacetlerini, hatta mütenevvi hastalıklarını, hatta muhtelif zevklerini ve ayrı ayrı iştihalarını tatmin edecek bir sûrette, dağların yüzlerini ve içlerini muntazam eşcar ve nebâtât ve mâdeniyatla doldurmak ve muhtaçlara teshir etmek cihetiyle, senin rahmetinin hadsiz genişliğine ve hâkimiyetinin nihayetsiz vüs’atine delâlet ve toprak tabakatı içinde, gizli ve karanlık ve karışık bulunduğu halde; bilerek, görerek, şaşırmayarak, intizamla, hacetlere göre ihzâr edilmeleriyle, senin herşeye taallûk eden ilminin ihâtasına ve herbir şeyi tanzim eden hikmetinin bütün eşyaya şümûlüne ve ilâçların ihzâratı ve mâdenî maddelerin iddiharatiyle Rubûbiyetinin Rahîmane ve kerîmane olan tedabirinin mehâsinine ve inâyetinin ihtiyatlı letâifine pek zâhir bir sûrette işâret ve delâlet ederler.

Hem, bu dünya hanında misafir yolcular için, koca dağları levâzımatlarına ve istikbâldeki ihtiyaçlarına muntazam ihtiyat deposu ve cihâzât anbarı ve hayata lüzumu olan çok definelerin mükemmel mahzeni olmak cihetinde işâret, belki delâlet, belki şehâdet eder ki; bu kadar Kerîm ve misafirperver ve bu kadar hakîm ve şefkatperver ve bu kadar Kadîr ve Rubûbiyetperver bir Sâniin, elbette ve herhalde çok sevdiği o misafirleri için, ebedi bir âlemde, ebedî ihsanâtının ebedî hazineleri vardır. Buradaki dağlara bedel, orada yıldızlar o vazifeyi görürler.

Ses Yok