Onunla kendi bizzât o kitabı yazsa, daha mı kolaydır? Yoksa; o kâğıt, mürekkeb, kalem içinde o kitabdan daha san’atlı, daha zahmetli, yalnız o tek kitaba mahsus olarak bir yazı makinesi îcad etsin; sonra o şuursuz makineye “Haydi sen yaz” desin de kendi karışmasın, daha mı kolaydır? Acaba yüz def’a yazıdan daha müşkil değil midir?
Eğer desen: Evet bir kitabı yazan makinenin îcadı, o kitabdan yüz def’a daha müşkildir. Fakat o makine, aynı kitabın bir çok nüshalarını yazmasına vasıta olmak cihetiyle, belki bir kolaylık var?
Elcevab: Nakkaş-ı Ezeli, hadsiz kudretiyle nihayetsiz cilve-i Esmâsını her vakit tazelendirmekle, ayrı ayrı şekilde göstermek için, eşyadaki teşahhusları ve husûsi sîmâları öyle bir sûrette halketmiştir ki; hiçbir mektub-u Samedanî ve hiçbir kitab-ı Rabbânî, diğer kitabların aynı aynına olamıyor. Alâküllihal, ayrı ma’naları ifade etmek için, ayrı bir sîması bulunacak.
Eğer gözün varsa insanın sîmâsına bak, gör ki; zaman-ı Âdem’den şimdiye kadar, belki ebede kadar, bu küçük sîmâda, âza-yı esasîde ittifak ile beraber, herbir sîma, umum sîmâlara nisbeten, herbirisine karşı birer alâmet-i fârikası var olduğu kat’iyyen sâbittir. Bunun için herbir sîmâ, ayrı bir kitabdır. Yalnız san’atın tanzimi için ayrı bir yazı takımı ve ayrı bir tertib ve te’lif ister. Ve maddelerini hem getirmek, hem yerleştirmek ve hem de vücûda lâzım olan herşeyi dercetmek için, bütün bütün başka bir tezgâh ister.
Haydi, farz-ı muhâl olarak tabiata bir matbaa nazariyle baktık. Fakat bir matbaaya âid olan tanzim ve basmak, yâni muayyen intizamını kalıba sokmaktan başka, o tanzimin îcadından, îcadları yüz derece daha müşkil bir zîhayatın cismindeki maddeleri,