Nur Çeşmesi | Nurçesmesi | 90
(6-173)

Elhâsıl: Mâdem mevcûdât var. Mâdem On Altıncı Nota’nın başında denildiği gibi; mevcûdun vücûduna, taksim-i aklî ile dört yoldan başka yol tahayyül edilmez. O dört cihetten üçünün herbirinin üç zâhir muhâller ile butlanı, kat’i bir sûrette isbat edildi. Elbette bizzarure ve bilbedahe dördüncü yol olan vahdet yolu, kat’i bir sûrette isbat olunuyor. O dördüncü yol ise; baştaki

âyeti, şeksiz ve şüphesiz bedahet derecesinde Zât-ı Vâcibül Vücûd’un Ulûhiyetini ve her şey doğrudan doğruya dest-i kudretinden çıktığını ve Semavât ve Arz kabza-i tasarrufunda bulunduğunu gösteriyor.

Ey esbâbperest ve tabiata tapan biçâre adam! Mâdem herşeyin tabiatı, herşey gibi mahlûktur; çünkü san’atlıdır ve yeni oluyor... Hem her müsebbeb gibi, zâhirî sebebi dahi masnu’dur ve mâdem herşeyin vücûdu, pek çok cihâzât ve âletlere muhtaçtır. O halde, o tabiatı îcad eden ve o sebebi halkeden bir Kadîr-i Mutlak var. Ve o Kadîr-i Mutlak’ın ne ihtiyacı var ki âciz vesâiti, Rubûbiyetine ve îcadına teşrik etsin. Hâşâ! Belki doğrudan doğruya müsebbebi, sebeb ile beraber halkederek, cilve-i esmâsını ve hikmetini göstermek için, bir tertib ve tanzim ile zâhirî bir sebebiyet, bir mukarenet vermekle, eşyadaki zâhirî kusurlara, merhametsizliklere ve noksaniyetlere merci’ olmak için, esbâb ve tabiatı dest-i kudretine perde etmiş; izzetini o sûretle muhafaza etmiş.

Acaba bir saatçi, saatin çarklarını yapsın; sonra saati çarklarla tertib edip tanzim etsin, daha mı kolaydır? Yoksa hârika bir makineyi, o çarklar içinde yapsın; sonra saatin yapılmasını o makinenin câmid ellerine versin, tâ saati yapsın, daha mı kolaydır? Acaba imkân hâricinde değil midir? Haydi o insafsız aklınla sen söyle, sen hâkim ol! Veyahud bir kâtib; mürekkeb, kalem, kâğıdı getirdi.

Ses Yok