Sözler | YirmiDördüncü Söz | 353
(332-364)

Aynen bunun gibi, Semâvat ve Arzın Mâlik-i Zülcelâli ve dünya ve âhiretin Bâni-i Zülcemâli olan Rabb-ül Âlemîn; -değil ihtiyâc için.. çünki herşeyin Hâlıkı O’dur- belki izzet ve âzamet ve rubûbiyyetin şuunatı gibi bâzı hikmetler için, şu kâinat sarayında şu dâire-i esbab içinde hem melâikeyi, hem hayvanatı, hem cemadât ve nebatâtı, hem insânları istihdam ediyor. Onlara ibâdet ettiriyor. Şu dört nev’i ayrı ayrı vezaif-i ubûdiyyetle mükellef etmiştir.

Birinci Kısım: Temsilde memlûklere misâl, melâikelerdir. Melâikeler ise onlarda mücahede ile terakkiyat yoktur. Belki herbirinin sâbit bir makamı, muayyen bir rütbesi vardır. Fakat onların nefs-i amellerinde bir zevk-i mahsusaları var. Nefs-i ibâdetlerinde derecatlarına göre tefeyyüzleri var. Demek o hizmetkârlarının mükâfatı, hizmetlerinin içindedir. Nasıl insân; mâ, hava ve ziyâ ve gıda ile tegaddi edip telezzüz eder. Öyle de Melekler, zikir ve tesbih ve hamd ve ibâdet ve mârifet ve muhabbetin envarıyla tegaddi edip telezzüz ediyorlar. Çünki; Onlar nurdan mahlûk oldukları için gıdalarına nur kâfidir. Hattâ nura yakın olan rayiha-i tayyibe dahi onların bir nevi gıdalarıdır ki, ondan hoşlanıyorlar. Evet ervâh-ı tayyibe, revayih-ı tayyibeyi sever. Hem melekler, Mâbudlarının emriyle işledikleri işlerde ve O’nun hesabıyla işledikleri amellerde ve O’nun namıyla ettikleri hizmette ve O’nun nazarıyla yaptıkları nezarette ve O’nun intisabıyla kazandıkları şerefte ve O’nun mülk ve melekûtunun mütalaasıyla aldıkları tenezzühte ve O’nun tecelliyat-ı cemâliyye ve celâliyyesinin müşahedesiyle kazandıkları tenâ’umda öyle bir saadet-i azîme vardır ki, akl-ı beşer anlamaz, melek olmayan bilemez.

Meleklerin bir kısmı âbiddirler, diğer bir kısmının ubûdiyetleri ameldedir. Melâike-i arziyyenin amele kısmı bir nevi insân gibidir. Tâbir caiz ise, bir nevi çobanlık ederler. Bir nevi de çiftçilik ederler. Yâni rûy-i zemin, umumî bir mezraadır. İçindeki bütün hayvanatın tâifelerine Hâlık-ı Zülcelâl’in emriyle, izniyle, hesabıyla, havl ve kuvvetiyle bir melek-i müekkel nezaret eder. Ondan daha küçük herbir nevi hayvanata mahsus bir nevi çobanlık edecek bir melâike-i müekkel var. Hem de rûy-i zemin bir tarladır, umum nebâtat onun içinde ekilir. Umumuna Cenâb-ı Hakk’ın namıyla, kuvvetiyle nezâret edecek müekkel bir melek vardır. Ondan daha aşağı bir melek, bir tâife-i mahsusaya nezaret etmekle Cenâb-ı Hakk’a ibâdet ve tesbih eden melekler var. Rezzakıyyet arşının hamelesinden olan Hazret-i Mikâil Aleyhisselâm, şunların en büyük nâzırlarıdır.

Səs yoxdur