Sözler | YirmiDördüncü Söz | 355
(332-364)

Beşincisi: Mâlik-ül Mülk-i Zülcelâli Vel-cemâli Vel-ikram’ın bârgâh-ı merhametine en lâtif bir tesbihi, en lâtif bir şevk içinde, gül gibi en lâtif bir yüzde takdim etmektir. İşte şu beş gayeler gibi başka mânâlar da vardır. Şu mânâlar ve şu gayeler, bülbülün Hak Sübhânehu ve Teâlâ’nın hesabına ettiği amelin gayesidir. Bülbül kendi diliyle konuşur. Biz şu mânâları onun hazîn sözlerinden fehmediyoruz. Melâike ve ruhâniyatın fehmettikleri gibi kendisi kendi nağamatının mânâsını tamamen bilmese de, fehmimize zarar vermez. “Dinleyen söyleyenden daha iyi anlar” meşhurdur. Hem bülbül, şu gayeleri tafsilâtıyla bilmemesinden olmamasına delâlet etmiyor. Lâakal saat gibi sana evkatını bildirir, kendisi bilmiyor ne yapıyor. Bilmemesi senin bildiğine zarar vermez. Amma o bülbülün cüz’î maaşı ise, o tebessüm eden ve gülen güzel gül çiçeklerinin müşahedesiyle aldığı zevk ve onlarla muhavere ve konuşmak ve dertlerini dökmekle aldığı telezzüzdür. Demek onun nağamat-ı hazînesi, hayvanî teellümâttan gelen teşekkiyât değil, belki ataya-yı Rahmâniyyeden gelen bir teşekkürattır. Bülbüle; nahli, fahli, ankebut ve nemli, yâni arı ve vasıta-i nesil erkek hayvan ve örümcek ve karınca ve hevâm ve küçük hayvanların bülbüllerini kıyas et. Herbirinin amellerinin bülbül gibi çok gayeleri var. Onlar için de birer maaş-ı cüz’î hükmünde birer zevk-i mahsus, hizmetlerinin içinde dercedilmiştir. O zevk ile, san’at-ı Rabbâniyyedeki mühim gayelere hizmet ediyorlar. Nasılki, bir sefine-i Sultaniyyede bir nefer dümencilik edip bir cüz’î maaş alır. Öyle de: Hizmet-i Sübhaniyyede bulunan bu hayvanatın birer cüz’î maaşları vardır.

Bülbül bahsine bir tetimme: Sakın zannetme ki, bu ilân ve dellâllık ve tesbihatın nağamatıyla teganni, bülbüle mahsustur. Belki ekser enva’ın herbir nev’inin bülbül-misâli bir sınıfı var ki, o nev’in en lâtif hissiyatını, en lâtif bir tesbih ile en lâtif sec’alarla temsil edecek birer lâtif ferdi veya efrâdı bulunur. Husûsan: Sinek ve böceklerin bülbülleri hem çoktur, hem çeşit çeşittirler ki, onlar bütün kulağı bulunanların en küçük hayvandan en büyüğüne kadar olanların başlarında tesbihatlarını güzel sec’alarla onlara işittirip onları mütelezziz ediyorlar. Onlardan bir kısmı leylîdir. Gecede sükûta dalan ve sükûnete giren bütün küçük hayvanların kaside-hân enîsleri, gecenin sükûnetinde ve mevcûdâtın sükûtunda onların tatlı sözlü nutuk-hânlarıdır. Ve o meclis-i halvette olan zikr-i hafînin dairesinde birer kutubdur ki, herbirisi onu dinler; kendi kalbleriyle Fâtır-ı Zülcelâllerine bir nevi zikir ve tesbih ederler. Diğer bir kısmı, neharîdir. Gündüzde ağaçların minberlerinde, bütün zîhayatların başlarında, yaz ve bahar mevsimlerinde yüksek âvazlarıyla, lâtif nağamat ile, sec’alı tesbihat ile Rahmânurrahîm’in rahmetini ilân ediyorlar.

Səs yoxdur