Sözler | YirmiDördüncü Söz | 357
(332-364)

Fâtır-ı Hakîm onların ma’nevî dualarını kabûl edip ki, bir tâifenin tohumlarına kıldan kanatçıklar verir; her tarafa uçup gidiyorlar. Tâifeleri nâmına Esmâ-i İlâhiyyeyi okutturuyorlar (Ekser dikenli nebâtat ve bir kısım sarı çiçeklerin tohumları gibi). Ve bir kısmına da, insâna lâzım veya hoşuna gidecek güzel et veriyor. İnsânı ona hizmetkâr edip her tarafa ekiyor. Bâzı tâifelerine de, hazmolmayacak sert bir kemik üstünde hayvanlar yutacak bir et veriyor ki, hayvanlar onu çok taraflara dağıtıyorlar. Bazılara da, çengelcikleri verip her temas edene yapışıyor. Başka yerlere giderek tâifesinin bayrağını dikerler, Sâni’-i Zülcelâl’in antika san’atını teşhir ediyorlar. Ve bir kısmına da, acı düğelek denilen nebâtat gibi saçmalı tüfek gibi bir kuvvet verir ki, vakti geldiği zaman onun meyvesi olan hıyarcık düşer, saçmalar gibi birkaç metre yerlere tohumcuklarını atar, zer’eder. Fâtır-ı Zülcelâl’in zikir ve tesbihini kesretli lisanlarla söylettirmeye çalışırlar ve hâkezâ kıyas et...

Fâtır-ı Hakîm ve Kadir-i Alîm, kemâl-i intizâmla herşeyi güzel yaratmış, güzel teçhiz etmiş, güzel gayelere tevcih etmiş, güzel vazifelerle tavzif etmiş, güzel tesbihat yaptırıyor, güzel ibâdet ettiriyor. Ey insân! İnsân isen, şu güzel işlere, tabiatı, tesadüfü, abesiyyeti, dalâleti karıştırma; çirkin etme, çirkin yapma, çirkin olma.

Dördüncü kısım: İnsândır. Şu kâinat sarayında bir nevi hademe olan insânlar, hem melâikeye benzer, hem hayvanata benzer. Melâikeye, ubûdiyyet-i külliyyede, nezaretin şümûlünde mârifetin ihâtasında, Rubûbiyyetin dellâllığında meleklere benzer. Belki insân daha câmi’dir. Fakat insânın şerire ve iştihalı bir nefsi bulunduğundan, melâikenin hilâfına olarak pek mühim terakkiyat ve tedenniyata mazhardır. Hem insân, amelinde nefsi için bir haz ve zâtı için bir hisse aradığı için hayvana benzer. Öyle ise, insânın iki maaşı var: Biri; cüz’îdir, hayvanîdir, muacceldir. İkincisi; melekîdir, küllîdir, müecceldir. Şimdi, insânın vazifesiyle maaşı ve terakkiyat ve tedenniyatı, geçen Yirmiüç adet Sözlerde kısmen geçmiştir. Husûsan Onbirinci ve Yirmiüçüncü’de daha ziyâde beyân edilmiş. Onun için şurada ihtisar ederek kapıyı kapıyoruz. Erhamürrâhimîn’den rahmet kapılarını bize açmasını ve şu Sözün tekmîline tevfikini refik eylemesini niyaz ile, kusurumuzun ve hatâmızın afvını taleb ile hatmediyoruz.

Səs yoxdur