Sözler | YirmiBeşinci Söz | 458
(365-462)

İşte bu çeşit hadsiz kıymetdar mes’eleleri ders veren ve kâinatı bir hâne gibi değiştiren ve şeklini bozan dehşetli inkılabları tesis etmekte iknaa ve inandırmaya ve isbata çalışan Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyân elbette sarihan ve zımnen ve işareten binler defa o mes’elelere nazar-ı dikkati celbetmek; değil israf, belki ekmek, ilâç, hava ve ziyâ gibi birer hacet-i zaruriyye hükmünde ihsanını tazelendirir.

Hem meselâ:



gibi tehdid âyetlerini Kur’an gayet şiddetle ve hiddetle ve gayet kuvvet ve tekrarla zikretmesinin hikmeti ise; -Risâle-i Nur’da kat’î isbat edildiği gibi- beşerin küfrü, kâinatın ve ekser mahlûkatın hukuklarına öyle bir tecavüzdür ki, semâvatı ve arzı kızdırıyor ve anasırı hiddete getirip tufanlarla o zalimleri tokatlıyor.



âyetinin sarahatıyla o zalim münkirlere Cehennem öyle öfkeleniyor ki, hiddetinden parçalanmak derecesine geliyor. İşte böyle bir cinâyet-i âmmeye ve hadsiz bir tecavüze karşı beşerin küçüklük ve ehemmiyetsizliği noktasında değil, belki zalîmâne cinâyetinin âzametine ve kâfirane tecavüzünün dehşetine karşı Sultan-ı Kâinat kendi raiyetinin hukukunun ehemmiyetini ve o münkirlerin küfür ve zulmündeki nihayetsiz çirkinliğini göstermek hikmetiyle fermanında gayet hiddet ve şiddetle o cinâyeti ve cezasını değil bin defa, belki milyonlar ve milyarlar ile tekrar etse, yine israf ve kusur değil ki, bin seneden beri yüzer milyon insânlar hergün usanmadan kemâl-i iştiyakla ve ihtiyâcla okurlar.

Evet hergün, her zaman, herkes için bir âlem gider, taze bir âlemin kapısı kendine açılmasından, geçici herbir âlemini nurlandırmak için ihtiyâc ve iştiyakla


cümlesini bin defa tekrar ile o değişen perdelerin herbirisine bir



ı bir lâmba yaptığı gibi, öyle de:

Səs yoxdur