Sözler | YirmiBeşinci Söz | 459
(365-462)

O kesretli, geçici perdeleri ve o tazelenen seyyar kâinatları karanlıklandırmamak ve âyine-i hayatında in’ikas eden sûretlerini çirkinleştirmemek ve lehinde şahid olabilen o misafir vaziyetleri aleyhine çevirmemek için, o cinâyetlerin cezalarını ve Pâdişah-ı Ezelî’nin şiddetli ve inadları kıran tehdidlerini Kur’anı okumakla takdir etmek ve nefsin tuğyanından kurtulmaya çalışmak hikmetiyle, Kur’an gayet mânidar tekrar eder ve bu derece kuvvet ve şiddet ve tekrar ile tehdidat-ı Kur’aniyyeyi hakîkatsız tevehhüm etmekten, şeytan bile kaçar. Onları dinlemeyen münkirlere Cehennem azabı ayn-ı adâlettir, diye gösterir.

Hem meselâ: Asâ-yı Mûsa gibi çok hikmetleri ve faideleri bulunan kıssa-i Mûsa’nın (A.S.) ve sâir Enbiyanın (Aleyhimüsselam) kıssalarını çok tekrarında, Risâlet-i Ahmediyyenin (A.S.M.) hakkaniyetine bütün Enbiyanın nübüvvetlerini bir hüccet gösterip onların umumunu inkâr edemeyen, bu zâtın Risâletini hakîkat noktasında inkâr edemez hikmetiyle ve herkes her vakit bütün Kur’anı okumaya muktedir ve muvaffak olamadığından herbir uzun ve mutavassıt sûreyi birer küçük Kur’an hükmüne getirmek için ehemmiyetli erkân-ı îmâniyye gibi o kıssaları tekrar etmesi, değil israf belki mukteza-yı belâgattır ve hâdise-i Muhammediyye (A.S.M.) bütün benî-Âdemin en büyük hâdisesi ve kâinatın en âzametli mes’elesi olduğunu ders vermektir.

Evet Kur’anda Zât-ı Ahmediyyeye en büyük makam vermek ve dört erkân-ı îmâniyyeyi içine almakla



rüknüne denk tutulan



Risâlet-i Muhammediyye (A.S.M.) kâinatın en büyük hakîkatı ve Zât-ı Ahmediyye (A.S.M.), bütün mahlûkatın en eşrefi ve hakîkat-ı Muhammediyye (A.S.M.) tâbir edilen küllî şahsiyyet-i mânevîyyesi ve makam-ı kudsîsi, iki cihanın en parlak bir güneşi olduğuna ve bu hârika makama liyakatına dair pekçok hüccetleri ve emâreleri, kat’î bir sûrette Risâle-i Nur’da isbat edilmiş. Binden birisi şudur ki:



düsturuyla, bütün ümmetinin bütün zamanlarda işlediği hasenatın bir misli Onun defter-i hasenatına girmesi ve bütün kâinatın hakîkatlerini, getirdiği nur ile nurlandırması, değil yalnız cin ve insi ve meleği ve zîhayatları, belki kâinatı ve semâvatı ve arzı minnetdar eylemesi ve istidad lisanıyla nebâtatın duaları ve ihtiyâc-ı fıtrî diliyle hayvanatın duaları,

Səs yoxdur