Sözler | OtuzÜçüncü Söz | 666
(653-690)

İşte zemin yüzünü süslendiren bütün meyvelere bak. Hem ehemmiyetsizliği, belki çirkinliği iktiza eden kesret-i mutlaka dahi, kemâl-i hüsn-ü san’at içinde görünüyor. İşte yeryüzünü yaldızlayan bütün çiçeklere bak! Hem san’atsızlığı, basitliği iktiza eden îcad-ı eşyadaki sühulet-i mutlaka dahi, nihayetsiz derecede san’atkârlık ve meharet ve ihtimamkârlık içinde görünüyor. İşte yeryüzündeki ağaç ve nebâtat cihazâtının sandukçaları ve programları ve tarihçe-i hayatlarının kutucukları hükmünde olan bütün tohumlara, çekirdeklere dikkatle bak. Hem ihtilaf ve ayrılığı iktiza eden uzaklık ve bu’d-u mutlak dahi bir ittifak-ı mutlak içinde görünüyor. İşte bütün aktâr-ı zeminde zer’edilen her nevi’ hububata bak. Hem karışmayı ve bulaşmayı iktiza eden kemâl-i ihtilât, bilâkis kemâl-i imtiyaz ve tefrik içinde görünüyor. İşte bütün yer altına karışık atılan ve madde itibariyle birbirine benzeyen tohumların sünbül vaktinde kemâl-i imtiyazları ve ağaçlara giren muhtelif maddelerin yaprak, çiçek ve meyvelere kemâl-i imtiyaz ile tefrikleri ve mideye giren karışık gıdaların muhtelif â’za ve hüceyrâta göre kemâl-i imtiyazla ayrılmalarına bak, kemâl-i hikmet içinde kemâl-i kudreti gör. Hem ehemmiyetsizliği, kıymetsizliği iktiza eden gayet derecede mebzuliyyet ve nihayet derecede ucuzluk dahi, yeryüzünde masnuatça, san’atça nihayet derecede kıymettar ve pahalı bir keyfiyette görünüyor. İşte o hadsiz acaib-i san’at içinde yeryüzünün Rahmânî sofrasında yalnız kudretin şekerlemeleri olan dutların nevilerine bak! Kemâl-i rahmeti, kemâl-i san’at içinde gör.

İşte bütün rûy-i zeminde gayet kıymettarlık ile beraber hadsiz ucuzluk; ve hadsiz ucuzluk içinde hadsiz ihtilât ve karışıklık ile beraber hadsiz imtiyaz ve tefrik; ve hadsiz imtiyaz ve tefrik içinde gayet uzaklık ile beraber son derecede muvafakat ve benzeyiş, ve son derece benzemek içinde gayet derecede sühulet ve kolaylık ile beraber gayet derecede ihtimamkârane yapılış; ve gayet derecede güzel yapılış içerisinde sür’at-i mutlaka ve çabuklukla beraber gayet derecede mevzun ve mizanlı ve israfsızlık; ve gayet derecede israfsızlık içinde son derece çokluk ve kesret ile beraber son derecede hüsn-ü san’at; ve son derece hüsn-ü san’at içinde nihayet derecede sehavet ile beraber intizâm-ı mutlak.. elbette gündüz, ışığı; ışık, güneşi gösterdiği gibi, bir Kadîr-i Zülcelâl’in, bir Hakîm-i Zülkemâl’in, bir Rahîm-i Zülcemâl’in vücûb-u vücûduna ve kemâl-i kudretine ve cemâl-i Rububiyyetine ve Vahdâniyyetine ve Ehadiyyetine şehadet ederler.


sırrını gösterirler.

Şimdi ey bîçâre câhil, gafil, muannid, muattıl! Bu hakîkat-ı uzmâyı ne ile tefsir edebilirsin! Bu nihayet derecede mu’cize ve hârika keyfiyeti ne ile îzah edebilirsin!

Səs yoxdur