Sözler | OtuzÜçüncü Söz | 667
(653-690)

Bu hadsiz derecede acib şu san’atları neye isnad edebilirsin! Bu, yeryüzü derecesinde geniş bu pencereye hangi perde-i gafleti atıp kapatabilirsin! Senin tesadüfün nerede, tabiat dediğin ve güvendiğin şuursuz yoldaşın ve dalâlette istinadgâhın ve arkadaşın nerede? Bu işlere tesadüfün karışması yüz derece muhal değil mi? Ve şu hârika işlerin binden birinin tabiata havalesi, bin derece muhal olmuyor mu!

Yoksa câmid, âciz tabiatın; herbir şey’in içinde o şeyden yapılan, eşya adedince mânevî makine ve matbaaları mı var!..

On sekizinci Pencere


Yirmiikinci Söz’de izah edilen şu temsile bak ki: Nasıl mükemmel, muntâzam, san’atlı, saray gibi bir eser, bilbedâhe muntâzam bir fiile delâlet eder. Yâni bir bina, bir dülgerliğe delâlet eder. Ve mükemmel, muntâzam bir fiil, bizzarure mükemmel bir fâile ve mâhir bir ustaya, bir dülgere delâlet eder. Ve mükemmel usta ve dülger ünvanları, bilbedâhe mükemmel bir sıfata, yâni san’at melekesine delâlet eder. Ve mükemmel sıfat ve o mükemmel meleke-i san’at, bilbedâhe mükemmel bir istîdadın vücûduna delâlet eder. Ve mükemmel bir istîdad ise, âlî bir ruh ve yüksek bir zâtın vücûduna delâlet eder.

Öyle de: Zeminin yüzünü, belki kâinatı dolduran müteceddid eserler, bilbedâhe gayet derece-i kemâlde bulunan ef’âli gösteriyor. Ve şu nihayet derecedeki intizâm ve hikmet dairesindeki ef’al, bilbedâhe ünvanları ve isimleri mükemmel olan bir fâili gösteriyor. Çünki; muntâzam, hakîmane fiiller, fâilsiz olmadığı, kat’iyyen mâlûm. Ve son derece mükemmel ünvanlar, o fâilin son derece kemâldeki sıfatlarına delâlet eder. Çünki fenn-i sarfça nasıl ism-i fâil, masdardan yapılır. Öyle de, ünvânların ve isimlerin dahi masdarları ve menşe’leri, sıfatlardır. Ve son derece-i kemâlde sıfatlar, şüphesiz son derece mükemmel olan şuûnat-ı zâtîyyeye delâlet eder. Ve kabiliyyet-i zâtîyye (tâbir edemediğimiz) o mükemmel şuûn-u zâtîyye, bihakkalyakîn hadsiz derece-i kemâlde olan bir zâta delâlet eder. İşte bütün âlemdeki âsâr-ı san’at ve bütün mahlûkat, herbiri birer eser-i mükemmel olduğundan, herbiri bir fiile ve fiil ise isme, isim ise vasfa ve vasıf ise şe’ne ve şe’n ise zâta şehadet ettikleri için;

Səs yoxdur