Sözler | Lemeât | 696
(691-746)

O sestir gayeten ulvî, nihayet derece ciddî, hakikî pek samimî, hem nihayet mûnis ve mukni’ ve bürhânla mücehhezdir. Mükerrer der ki:

LÂ İLÂHE İLLÂ HÛ...

Şu bürhân-ı münevverde, cihat-ı sittesi şeffaf ki, üstünde münakkaştır müzehher sikke-i i’câz içinde parlayan nur-u hidâyet der ki:

LÂ İLÂHE İLLÂ HÛ...

Evet, altında nescolmuş mühefhef mantık ve bürhân, sağında aklı istintak; mürefref her taraf, ezhan “Sadakte” der ki:

LÂ İLÂHE İLLÂ HÛ...

Yemîn olan şimalinde, eder vicdanı istişhad. Emâmında hüsn-ü hayırdır, hedefinde saadettir. Onun miftahıdır her dem ki:

LÂ İLÂHE İLLÂ HÛ...

Emam olan verâsında ona mesned semâvîdir ki, vahy-i mahz-ı Rabbânî. Bu şeş cihet ziyâdardır; bürucunda tecellidar ki:

LÂ İLÂHE İLLÂ HÛ...

Evet vesvese-i sârık, bâvehm-i şüphe-i târık, ne haddi var ki o mârık, girebilsin bu bârık kasra. Hem şârık ki, sur sûreler şâhik, her kelime bir melek-i nâtık ki:

LÂ İLÂHE İLLÂ HÛ...

O Kur’an-ı Azîmüşşân nasıl bir bahr-ı tevhiddir. Birtek katre, misâl için birtek Sûre-i İhlâs.. fakat kısa birtek remzi, nihayetsiz rumuzundan. Bütün envâ-ı şirki reddeder, hem de yedi envâ-ı tevhidi eder isbat; üçü menfî, üçü müsbet şu altı cümlede birden:

Birinci cümle:

karinesiz işarettir. Demek ıtlakla tâyindir. O tayinde taayyün var. Ey


LÂ HÜVE İLLÂ HÛ...

Şu tevhid-i şuhûda bir işarettir. Hakikat-bîn nazar tevhide müstağrak olursa der ki:

LÂ MEŞHÛDE İLLÂ HÛ...

İkinci cümle:


dir ki, tevhid-i Ulûhiyyete tasrihtir. Hakikat, hak lisanı der ki:


LÂ MÂBÛDE İLLÂ HÛ...

Üçüncü cümle:


dir. İki cevher-i tevhide sadeftir.

Birinci dürrü: Tevhid-i Rububiyyet. Evet nizâm-ı kevn lisanı der ki:

LÂ HÂLİKA İLLÂ HÛ...

Səs yoxdur