Sözler | Lemeât | 697
(691-746)

İkinci dürrü: Tevhid-i Kayyûmiyyet. Evet seraser kâinatta, vücûd ve hem bekada, müessire ihtiyâc lisanı der ki:

LÂ KAYYÛME İLLÂ HÛ...

Dördüncü:


dir. Bir tevhid-i Celâlî müstetirdir; envâ-ı şirki reddeder, küfrü keser bîiştibah.

Yâni tagayyür, ya tenasül, ya tecezzi eden elbet; ne Hâlık’tır, ne Kayyûm’dur, ne İlâh...

Veled fikri, tevellüd küfrünü


reddeder, birden keser atar. Şu şirktendir ki, olmuştur beşer ekserisi gümrah...


Ki İsa (A.S.) ya Üzeyr’in, ya melâik, ya ukûlün tevellüd şirki meydan alıyor nev-i beşerde gâh bâ-gâh...

Beşincisi:


Bir tevhid-i sermedî işareti şöyledir: Vâcib, kadîm, ezelî olmazsa, olmaz İlâh...

Yâni: Ya müddeten hâdis ise, ya maddeden tevellüd, ya bir asıldan münfasıl olsa, elbette olmaz şu kâinata penah...

Esbab-perestî, nücum-perestlik, sanem-perestî, tabiat-perestlik şirkin birer nev’idir; dalalette birer çâh...

Altıncı:

Bir Tevhid-i câmi’dir. Ne zâtında nazîri, ne ef’âlinde şerîki, ne sıfâtında şebîhi


lâfzına nazargâh...

Şu altı cümle mânen birbirine netice, hem birbirinin bürhânı, müselseldir berâhin, mürettebdir netâic şu surede karargâh...

Demek şu Sûre-i İhlâs’ta, kendi mikdar-ı kametinde müselsel, hem müretteb otuz sûre münderiç; bu bunlara sehergâh...


* * *

Səs yoxdur