Meyve Risalesi | Yedinci Mesele | 40
(35-59)

Elbette ve her halde hiçbir şüphe ihtimâli kalmaz ki: Mahlûkların en ehemmiyetlisi olan nev’i insanın en ehemmiyetli ve umumî ve umum kâinatı ve umum esmâ ve sıfât-ı İlâhiyyeyi alâkadar eden beka-i uhreviyeye ait dualarını içine alan; ve nev’i insanın güneşleri ve yıldızları ve kumandanları olan bütün peygamberleri arkasına alıp onlara, duasına "âmin, âmin" dedirten; ve ümmetinden her gün her ferd-i mütedeyyin hiç olmazsa kaç defa ona salâvat getirmekle onun duasına "âmin âmin" diyen; ve belki bütün mahlûkat o duasına iştirâk ederek "Evet yâ Rabbenâ!..İstediğini ver; biz de onun istediğini istiyoruz." diyorlar. Bütün bu reddedilmez şerâit altında beka-i uhrevi ve saadeti ebediyye için Muhammed (A.S.M)

―haşrin hadsiz esbab-ı mucibesinden― yalnız tek duası, Cennet’in vücuduna; ve baharın icadı kadar kudretine kolay olan âhiretin icadına kâfi bir sebeptir, diye Mucîb ve Semi’ ve Rahîm isimleri bizim sualimize cevap veriyorlar.

Hem mâdem gündüz, bedahetle güneşi gösterdiği gibi; zemin yüzünde, mevsimlerin tebeddülünde küllî ölmek ve dirilmekte perde arkasında bir mutasarrıf, gayet intizamla koca Küre-i Arzı bir bahçe, belki bir ağaç kolaylığında, ve intizamında ve azametli baharı,

Ses Yok