bir çiçek suhuletinde ve mizanlı zînetinde, ve zemin sahifesinde üçyüzbin haşr ve neşrin nümune ve misallerini gösteren üçyüz bin kitap hükmündeki nebatat ve hayvanat taifelerini (onda) yazar; beraber ve birbiri içinde şaşırmıyarak, karışık iken karıştırmayarak, birbirine benzemekle beraber iltibassız, sehivsiz, hatâsız, mükemmel, muntazam, mânidar yazan bir Kalem-i Kudret; bu azameti içinde hadsiz bir rahmet, nihayetsiz bir hikmet ile işlediği gibi; koca kâinatı bir hânesi misillü insana musahhar ve müzeyyen ve tefriş etmek; ve o insanı halife-i zemin ederek; ve dağ ve gök ve yer tahammülünden çekindikleri emânet-i kübrayı ona vermesi ve sair zîhayatlara bir derece zâbitlik mertebesi ile mükerrem etmesi ve Hitâbât-ı Sübhâniyyesine ve sohbetine müşerref eylemesi ile fevkalâde bir makam verdiği ve bütün semavî fermanlarda ona saadet-i ebediyyeyi ve beka-i uhreviyyeyi kat’î vaad ve ahdettiği halde, elbette ve hiçbir şüphe olmaz ki: Bahar kadar kudretine kolay gelen dâr-ı saadeti, o mükerrem ve müşerref insanlar için açacak ve yapacak ve haşir ve kıyameti getirecek diye Muhyî ve Mümît ve Hayy ve Kayyûm ve Kadîr ve Alîm isimleri, Hâlikımızdan sormamıza cevap veriyorlar.