kusurumuzun afvını rica ederek umumen selâm ile mübârek ellerinizden öper ve duâlarınızı temenni ederiz, efendimiz hazretleri.
Isparta ve havalisinde bulunan Nur Talebeleri
Haddimden yüz derece ziyâde olan bu mektub muhteviyâtını tevâzu’ ile reddetmek bir küfran-ı ni’met ve umum şâkirdlerin hüsn-ü zanlarına karşı bir ihânet olması ve aynen kabul etmek bir gurur, bir enâniyet ve benlik bulunması cihetiyle, umum nâmına Risâle-i Nur kâtibinin yazdığı bu uzun mektubu -on üç fıkraları ilâve edip- hem bir şükr-ü ma’nevî, hem gururdan, hem küfran-ı ni’metten kurtulmak için size bir sûretini gönderiyorum ki: Meyve’nin On Birinci Mes’elesinin âhirinde “Risâle-i Nur’un Isparta ve civarı talebelerinin bir mektubudur” diye ilhak edilsin.
Ben bu mektubu, bu ta’dilât ile yazdığımız halde iki def’a bir güvercin yanımızdaki pencereye geldi. İçeriye girecekti, Ceylan’ın başını gördü girmedi. Birkaç dakika sonra başkası aynen geldi. Yine yazanı gördü girmedi. Ben dedim, herhalde evvelki serçe ve kuddüs kuşu gibi müjdecilerdir. Veyahut bu mektub gibi müteaddit mektubları yazdığımızdan, mübârek mektubun ta’dili ile mübârekiyetini tebrik için gelmişler kanaatımız geldi.
SAİD NURSÎ