Asâ-yı Mûsa | Birinci Hücceti İmaniye | 104
(99-142)

fıkrası, bu yolcunun cevve dâir mezkûr müşâhedâtını ifade eder. (İhtar)

Sonra, o seyahat-ı fikriyeye alışan o mütefekkir misafire, küre-i arz lî-san-ı haliyle diyor ki:

“Gökte, fezada, havada ne geziyorsun? Gel, ben sana aradığını tanıttıracağım. Gördüğüm vazifelerime bak ve sahifelerimi oku.”

O da bakar, görür ki: Arz, meczub bir mevlevî gibi iki hareketiyle; günlerin, senelerin, mevsimlerin husulüne medâr olan bir dâireyi, haşr-i a’zamın meydanı etrafında çiziyor. Ve zîhayatın yüz bin enva’ını bütün erzak ve levazımatlariyle içine alıp feza denizinde kemâl-i müvâzene ve nizamla gezdiren ve Güneş etrafında seyahat eden muhteşem ve müsahhar bir sefine-i Rabbânîyyedir.

Sonra sahifelerine bakar, görür ki: Bablarındaki herbir sahifesi, binler âyâtiyle arzın Rabbini tanıttırıyor. Umumunu okumak için vakit bulamadığından, yalnız birtek sahife olan zîhayatın bahar faslında îcad ve idaresine bakar, müşahede eder ki: Yüz bin enva’ın hadsiz efradlarının sûretleri, basit bir maddeden gâyet muntazam açılıyor ve gâyet rahîmane terbiye ediliyor; ve gâyet mu’cizane, bir kısmının tohumlarına kanatçıklar verip, onları uçurmak sûretiyle neşrettiriliyor ve gâyet müdebbirane idare olunuyor; ve gâyet müşfikane iâşe ve it’am ediliyor; ve gâyet rahîmane ve rezzâkane hadsiz ve çeşit çeşit ve lezzetli ve tatlı rızıkları, hiçten ve kuru topraktan ve birbirinin misli ve farkları pek az ve kemik gibi köklerden, çekirdeklerden, su katrelerinden yetiştiriliyor...

Her bahara, bir vagon gibi, hazine-i gaybdan yüz bin nev’i et’ime ve levazımat, kemâl-i intizam ile yüklenip zîhayata gönderiliyor. Ve bilhassa o erzak paketleri içinde yavrulara gönderilen süt konserveleri ve vâlidelerinin şefkatli sinelerinde asılan şekerli süt tulumbacıklarını göndermek,

-------------------------

İHTAR: Birinci Makamda geçen otuz üç mertebe-i tevhidi bir parça îzah etmek isterdim. Fakat şimdiki vaziyetim ve halimin müsaadesizliği cihetiyle, yalnız gâyet muhtasar bürhanlarına ve meâlinin tercümesine iktifaya mecbûr oldum. Risâle-i Nur’un, otuz, belki yüz risâlelerinde; bu otuz üç mertebe, delilleriyle, ayrı ayrı tarzlarda, herbir risâlede bir kısım mertebeler beyân edildiğinden, tafsili onlara havale edilmiş.


Dinle
-