Asâ-yı Mûsa | Birinci Hücceti İmaniye | 133
(99-142)

denilmiştir.

Sonra, bir fakir insana değil fâni ve muvakkat bir tarlayı, bir hâneyi, belki koca kâinatı ve dünya kadar bir mülk-ü bâkîyi kazandıran; ve bir fâni adama, ebedî bir hayatın levâzımatını bulduran ve ecelin darağacını bekleyen bir biçâreyi i’dam-ı ebedîden kurtaran ve saadet-i sermediyenin hazinesini açan en kıymetdar sermaye-i insaniyenin îman olduğunu bilen mezkûr misafir ve hayat yolcusu, kendi nefsine dedi ki:

“Haydi, ileri! Îmanın hadsiz mertebelerinden bir mertebe daha kazanmak için kâinatın hey’et-i mecmûasına müracaat edip, O da ne diyor, dinlemeliyiz; erkânından ve eczasından aldığımız dersleri tekmil ve tenvir etmeliyiz.” diye, Kur’ân’dan aldığı geniş ve ihâtalı bir dûrbîn ile baktı, gördü:

Bu kâinat, o kadar ma’nidar ve muntazamdır ki; mücessem bir kitab-ı Sübhanî ve cismanî bir Kur’ân-ı Rabbânî ve müzeyyen bir saray-ı Samedanî ve muntazam bir şehr-i Rahmanî sûretinde görünüyor.

Dinle
-