Asâ-yı Mûsa | Üçüncü Hücceti İmaniye | 176
(156-176)

Acaba her senede, dört yüz bin enva’ı birden zemîn yüzünde îcad eden ve semavât ve arzı altı günde halkeden ve altı haftada, her baharda, kâinattan daha san’atlı, hikmetli zîhayat bir kâinatı inşa eden bir kudret-i ezeliyye, bir ilm-i ezelînin dâiresinde, plânları ve mikdarları taayyün eden mevcûdât-ı ilmiyeyi, göze göstermeyen bir ecza ile yazılan ve görünmeyen bir yazıyı göstermek için sürülen bir ecza misillû, gâyet kolay o ma’dûmat-ı hâriciye olan mevcûdât-ı ilmiyeye vücûd-u hâricî vermeyi o kudret-i ezeliyyeden uzak görmek ve îcadı inkâr etmek; evvelki güruh olan Sofestaîlerden daha ziyâde ahmakane ve cahilanedir. Bu bedbahtlar, âciz-i mutlak ve yalnız bir cüz’-i ihtiyarîden başka ellerinde olmıyan fir’avnlaşmış kendi nefisleri, hiçbir şeyi i’dam ve yok edemediklerinden ve hiçbir zerreyi, bir maddeyi, hiçten, yoktan îcad edemediklerinden ve güvendikleri esbâb ve tabiatın ellerinde hiçten îcad gelmediği cihetle, ahmaklıklarından diyorlar: “Yoktan var olmaz, var da yok olmaz” deyip, bu bâtıl ve hata düstûru, Kadîr-i Mutlak’a teşmil etmek istiyorlar.

Evet, Kadîr-i Zülcelâl’in iki tarzda îcadı var:

Biri: İhtira’ ve ibda’ iledir. Yâni hiçten, yoktan vücûd veriyor ve ona lâzım her şeyi de hiçten îcad edip eline veriyor.

Diğeri: İnşa ile, san’at iledir. Yâni kemâl-i hikmetini ve çok esmâsının cilvelerini göstermek gibi çok dakik hikmetler için, kâinatın anâsırından bir kısım mevcûdâtı inşa ediyor. Her emrine tâbi’ olan zerrâtları ve maddeleri, rezzâkıyet kanuniyle onlara gönderir ve onlarda çalıştırır.

Evet Kadir-i Mutlak’ın iki tarzda, hem ibda’ hem inşa sûretinde îcadı var. Varı yok etmek ve yoğu var etmek; en kolay, en suhûletli, belki dâimî, umûmî bir kanunudur. Bir baharda, üç yüz bin enva’-ı zîhayat mahlûkatın şekillerini, sıfatlarını, belki zerrâtlarından başka bütün keyfiyat ve ahvâllerini hiçten var eden bir kudrete karşı, “yoğu var edemez!” diyen adam, yok olmalı!..

Tabiatı bırakan ve hakîkata geçen zât diyor ki: Cenâb-ı Hakk’a zerrât adedince şükür ve hamd ve senâ ediyorum ki, kemâl-i îmanı kazandım, evham ve dalâletlerden kurtuldum ve hiç bir şübhem de kalmadı. “Elhamdülillâhi alâ dîni’l-İslâm ve kemâli’l-îman.”


Dinle
-