Asâ-yı Mûsa | Dördüncü Hücceti İmaniye | 180
(177-180)

Bir sineğin hakk-ı hayatını rahîmane muhafaza eden bir rahmet, bir hikmet; acaba haşri getirmemekle umum zîşuurların hadsiz hukuk-u hayatlarını ve nihayetsiz mevcûdâtın nihayetsiz hukuklarını zâyi’ eder mi? Ve ta’biri câiz ise, rahmet ve şefkatte ve adâlet ve hikmette hadsiz hassasiyet ve dikkat gösteren bir haşmet-i Rubûbiyyet; ve kemâlâtını göstermek ve kendini tanıttırmak ve sevdirmek için bu kâinatı hadsiz hârika san’atlariyle, ni’metleriyle süslendiren bir saltanat-ı Ulûhiyyet böyle hem umum kemâlâtını, hem bütün mahlûkatını hiçe indiren ve inkâr ettiren Haşirsizliğe müsaade eder mi? Hâşâ! Böyle bir Cemâl-i Mutlak, böyle bir kubh-u mutlaka bilbedahe müsaade etmez.

Evet, âhireti inkâr etmek isteyen adam, evvelce bütün dünyayı bütün hakâikiyle inkâr etmeli. Yoksa, dünya bütün hakâikiyle, yüz bin lîsanla onu tekzib ederek bu yalanında yüz bin derece yalancılığını isbat edecek. Onuncu Söz kat’i delillerle isbat etmiştir ki: Âhiretin vücûdu, dünyanın vücûdu kadar kat’i ve şübhesizdir.

Dinle
-