Yalnız yanık bir şairimizin:
Hüsn olur kim, seyrederken ihtiyar elden gider.
dediği gibi, hayatının her lâhzasında İlâhî tecellilere mazhar bulunan bu mübârek zâtın; ilim ve irfanından, ahlâk ve kemâlâtından bahsetmek, insana bambaşka bir zevk ve İlâhî bir haz veriyor. Bunun için sözü uzatmaktan kendimi alamıyorum.
Üstad; Risâle-i Nur Külliyatı’nda; dîni, içtimâî, ahlâkî, edebî, hukukî, felsefî ve tasavvufî en mühim mevzulara temas etmiş ve hepsinde de hârikulâde bir sûrette muvaffak olmuştur.
İşin asıl hayret veren noktası; birçok ulemânın tehlikeli yollara saptıkları en çetin mevzuları, gâyet açık bir şekilde ve en kat’i bir sûrette hallettiği gibi, en girdaplı derinliklerden, Ehl-i Sünnet ve Cemâatin tuttuğu nurlu yolu takip ederek sâhil-i selâmete çıkmış ve eserlerini okuyanları da öylece çıkarmıştır.
Bu sebeple, Risâle-i Nur Külliyatını aziz milletimizin her tabakasına kemâl-i emniyet ve samimiyetle takdim etmekle şeref duyuyoruz. Nur Risâleleri, Kur’ân-ı Kerîmin nur deryasından alınan berrak katreler ve hidâyet Güneşinden süzülen billûr huzmelerdir. Binâenaleyh; her müslümana düşen en mukaddes vazife, îmanı kurtaracak olan bu nurlu eserlerin yayılmasına çalışmaktır. Zîra, tarihte pek çok def’alar görülmüştür ki, bir eser; nice fertlerin, ailelerin, cemiyetlerin ve sayısız insan kütlelerinin hidâyet ve saadetine sebep olmuştur... Ah! Ne bahtiyardır o insan ki, bir mü’min kardeşinin îmanının kurtulmasına sebep olur!...
Üstadın Fikrî Cephesi:
Ma’lûm ya; her mütefekkirin kendine mahsus bir tefekkür sistemi, fikrî hayatında takip ettiği bir gâyesi ve bütün gönlü ile bağlandığı bir “İdeal”i vardır. Ve onun tefekkür sisteminden, gâye ve idealinden bahsetmek için uzun mukaddemeler serdedilir. Fakat Bediüzzamanın tefekkür sistemi, gâye ve ideali, uzun mukaddemelerle filân yorulmaksızın bir cümle ile hülâsa edilebilir:
Bütün Semâvi kitapların ve bilûmum Peygamberlerin yegâne dâvaları olan “Hâlık-ı Kâinatın Ulûhiyet ve Vahdaniyetini ilân” ve bu büyük dâvayı da, ilmî, mantıkî ve felsefî delillerle isbat eylemektir.