Evet, ilişmedim ve ilişenlere de iştirâk etmedim. Çünkü: An’anât-ı milliye-i İslâmiye lehinde isti’mal edilebilir bir deha-yı askerîyi, an’ane aleyhine çevirmeye maatteessüf bir vesile oldu. Evet; ben, Ankara reislerinde, husûsan reisicumhurda bir deha hissettim ve dedim:
— Bu dehayı kuşkulandırmakla an’anât aleyhine çevirmek caiz değildir. Onun için, ne kadar elimden gelmişse dünyalarından çekindim, karışmadım. On üç senedenberi siyasetten çekildim; hatta bu yirmi bayramdır, bir-ikisinden başka umumlarında, bu gurbette, kendi odamda yalnız mahpus gibi geçirdim; tâ ki siyasete bulaşmam tevehhüm edilmesin. Hükümetin işlerine ilişmediğime ve karışmak istemediğime delâlet eden:
Birinci Delil: On üç senedir, siyaset lisanı olan gazeteleri bu müddet zarfında hiç okumadığım dokuz sene oturduğum Barla köyünde, dokuz ay ikamet ettiğim Isparta’da dostlarım biliyorlar. Yalnız; Isparta tevkifhânesinde, gâyet insafsız bir gazetecinin, dinsizcesine, Risâle-i Nur’un talebelerine hücumunun bir fıkrası, istemediğim halde kulağıma girdi.
İkinci Delil: On senedir Isparta Vilâyetinde bulunuyordum. Dünyanın çok tahavvülâtı içinde siyasete karışmak teşebbüsüne dâir hiçbir emâre, hiçbir tereşşühat görülmediğidir.
Üçüncü Delil: Hiçbir hatıra gelmeyen, âni olarak benim ikametgâhım bastırıldı, tam taharrî edildi. On seneden beri en mahrem evrakımı ve kitablarımı aldılar. Hem vali dâiresi, hem polis dâiresi, bu kitaplarımda siyaset-i hükümete ilişecek hiçbir maddeyi bulamadıklarını itiraf etmeleridir. Acaba; on sene değil, belki on ay benim gibi sebebsiz nefyedilen ve merhametsizce zulüm gören ve işkenceli tazyik ve tarassut edilen bir adamın en mahrem evrakı meydana çıksa, zalimlerin yüzlerine savrulacak on madde çıkmaz mı?
Eğer denilse: “Yirmiden ziyâde mektubların yakalandı?” Ben de derim: O mektublar, birkaç sene zarfında yazılmışlar. Acaba, on sene zarfında on dosta, on ve yirmi ve yüz mektub çok mu? Mâdem muhabere serbesttir ve dünyanıza ilişmezler, bin olsa da bir suç teşkil etmezler.