Tarihçe-i Hayat | Üçüncü Kısım - Eskişehir Hayatı | 247
(215-280)

Bu dört risâlenin te’lifinden bir zaman sonra, serbestî kanunlarına ve hükümetin işine hiçbir cihette temas etmemek için, onların neşrini menedip, “Mahremdir” demişim; en has bir-iki kardeşime mahsus kalmıştır. Delilim de şudur ki: Bu kadar taharriyatınızda, o mahrem denilen risâlelerin hiçbir yerde bulunmamasıdır. Yalnız umumunun fihristesi elinize geçmiş, o fihristeye göre bu noktalardan istîzaha lüzum görülmüş; ben de cevab vermişim, o cevab da zaptınıza geçmiştir.

İddianamede, müteaddid mıntıkalar, ve Risâle-i Nur’un neşir ve tamimine adamlar vasıtasiyle çalıştığım beyân ediliyor. Cevaben derim ki:

Ben bir köyde, gurbette, kimsesiz, hüsn-ü hattım yok iken; tarassut altında, herkes benim muavenetimden çekinirken; yalnız gâyet mahdud dört-beş ahbabıma bir yadigâr olarak hâtırât-ı îmaniyeyi gönderdiğime “Neşir ve tamime çalışıyor” demek, ne kadar hilâf-ı hakîkat olduğunu elbette takdir edersiniz. Benim gibi haddinden çok fazla teveccüh-ü ammeye mazhar bir insanın, on beş sene Van’da tedris ile meşgul olduğum halde, bir tek dostuma bir-iki îmanî risâlelerimi göndermekle buna nasıl neşriyat denilir? Benim matbaam yok, kâtiblerim yok, hüsn-ü hattım yok, elbette neşriyat yapamadım. Demek Risâle-i Nur; câzibedardır, kendi kendine intişar ediyor. Yalnız bu kadar var ki; “Onuncu Söz” nâmında haşre dâir olan risâleyi, daha yeni harfler çıkmadan evvel tabettirdik. Hükümetin büyük memurlarının ve mebuslarının ve vâlilerinin ellerine geçti, kimse itiraz etmedi. Ondan, sekiz yüz nüsha intişar etti. Onun intişarı münâsebetiyle, onun gibi sırf uhrevî ve îmanî bir kısım risâleler, kendi kendine bir kısım insanların eline geçti. Elbette ihtiyarsız, kendi kendine bu intişar benim hoşuma gitmiş. Ben de ba’zı hususi mektuplarımda, bu takdirimi teşvik tarzında yazmışım. Bu üç aydır, bu kadar taharriyat-ı amîka neticesinde, koca bir memlekette, on beş-yirmi adamın ellerinde kitablarımı bulmuşlar. Benim gibi otuz sene te’lifat ve tedrisatla ömrü geçen bir adamın, yirmi husûsi dostunda ba’zı husûsi risâleleri bulunması, ne sûretle neşriyat olur? “O neşriyat ile nasıl bir hedefi takib edebilir?” denilir.

Efendiler! Eğer ben dünyevî veyahud siyasî bir maksadı takib etseydim, bu on sene zarfında, on beş - yirmi değil, yüz bin adamlar ile alâkadarlığım tezahür edecekti. Her ne ise, bu noktaya dâir son müdafaatımda daha fazla îzahat ve tafsilât vardır.

Dinle
-