Kararname nâmındaki ithamnamede, vazîfesini yapan müstantiklere değil, belki müstantiklerin istinad ettiği mülhid zalimlerin evham ve entrikalarına karşı derim:
Siz, beni: “Dini siyasete âlet etmek” ile itham ediyorsunuz. Ve o itham, zâhir bir iftira olduğu ve esassız, çürük bulunduğunu yüz delil-i kat’i ile isbat etmekle beraber; bu ağır iftiranıza mukabil, ben de sizi, siyaseti dinsizliğe âlet etmek istiyorsunuz diye itham ediyorum!
Bir zaman, cerbezeli bir pâdişâh, adalet niyetiyle çok zulüm ediyormuş, bir muhakkik âlim ona demiş: “Ey hakim! Sen, raiyetine adalet namiyle zulüm ediyorsun. Çünkü tenkidkârane cerbezeli nazarın, zamanen müteferrik kusuratı birden toplar; bir zamanda tasavvur edip, sahibini şiddetli bir cezaya çarpıyorsun. Hem, bir kavmin müteferrik efradından vücûda gelen kusuratı, o tenkidkâr cerbezeli nazarında topluyorsun. Sonra o perde ile, o taifenin her bir ferdine karşı bir nefret, bir hiddet size gelir; haksız olarak onlara vurursun. Evet, senin bir sene zarfında attığın tükürük, bir günde senden çıkmış bulunsa, içinde boğulacaksın; müteferrik zamanda isti’mal ettiğin sulfato gibi acı ilâçları, bir günde bir kaç kişi istimâl etse, hepsini de öldürebilir.” İşte aynı bunun gibi; mehasinin ortalarında bulunmasiyle, arasıra kusuratı setretmek lâzım gelirken; sen, raiyetine karşı kusuratı izale eden mehasini düşünmeden, cerbezeli nazarınla müteferrik kusuratı toplayıp, ağır ceza veriyorsun. İşte o pâdişâh, o muhakkik âlimin ikazatiyle, adalet nâmına yaptığı zulümden kurtuldu.
.........................................................................................
Gizli bir kuvvet, bil’iltizam beni mahkûm etmek istiyor. Ve her bahâneyi bulup, bin dereden su getirmek gibi her bir çâreye müracaat edip, kurdun keçiye bahânesinden daha garîb bahânelerle beni itham altına almak ve mahkûm ettirilmek istenildiğimi hissediyorum. Meselâ, üç aydır bu kelimeyi tekrar ediyorlar: “Said-i Kürdî, dini siyasete âlet ediyor!” Ben de bütün mukaddesata yemin ediyorum ki: Bin siyasetim olsa, hakâik-i îmaniyeye feda ediyorum. Ben, nasıl hakâik-i îmaniyeyi dünya siyasetine âlet edebilirim? Ben yüz yerde bu ithamı çürüttüğüm halde, yine ma’nasız nakarat gibi tekrar edip ileri sürüyorlar.