“Bediüzzaman, şu zamanda Dîn-i İslâm’a en büyük bir hizmet eylediğini ve eserlerinin tam doğru olduğunu ve böyle bir zamanda ve mahrumiyet içinde tam bir feragat-ı nefs ettiğini ve onun Risâle-i Nuru, müceddid-i din olduğunu kat’iyyen tasdik ederim Cenâb-ı Hak, onu muvaffak eylesin, âmin” demiş.
Hem ba’zıların, sakal bırakmamaklığına itirazları münâsebetiyle, Mevlâna Celâleddin-i Rumî’nin pederleri olan Sultanül-Ulemâ’nın bir kıssasiyle ile onu müdafaa edip: “Bediüzzaman’ın, elbette bir içtihadı vardır, itiraz edenler haksızdır.” demiş ve Hoca Mustafa’ya (merhum) emretmiş: “Söylediğimi yaz!”
Bediüzzaman’a, kemâl-i hürmetle selâm ederim. Te’lifatınızın ikmaline hırz-ı can ile duâ etmekteyim. Ba’zı ulemâ-yı sûun tenkidine uğradığına müteessir olma; zîra “Yemişli ağaç taşlanır” kaziyesi meşhurdur. Mücâhedatınıza devam buyurun. Cenâb-ı Hak ve Feyyâz-ı Mutlak, âcilen murad ve matlubunuza muvaffak-ı bilhayr eylesin, âmin. Bâki Hakk’ın birliğine emanet olunuz.
Eski Fetva Emini
ALİ RIZA
İşte böyle müdakkik ve ilim ve şeriat ve Kur’ân cihetinde bu zamanda söz sâhibi en büyük âlim böyle hükmetmiş.
Azîz Sıddık Müdakkik Müstakim Kardeşlerim,
Gâyet ciddî bir ihtarla bir hakîkatı beyân etmeye lüzum var. Şöyle ki:
sırriyle; ehl-i velâyet, gaybî olan şeyleri, bildirilmezse bilmezler. En büyük bir veli dahi, hasmının hakîki hâlini bilmedikleri için haksız olarak mübareze etmesini Aşere-i Mübeşşere’nin mâbeynindeki muharebe gösteriyor. Demek iki velî, iki ehl-i hakîkat, birbirini inkâr etmekle makamlarından sukut etmezler. Meğer bütün bütün zâhir-i şeriate muhalif ve hatâsı zâhir bir içtihad ile hareket edilmiş ola. Bu sırra binâen
’daki ulüvv-ü cenâb düstûruna ittibâen ve avâm-ı mü’minînin şeyhlerine karşı hüsn-ü zanlarını kırmamakla îmanlarını sarsılmadan muhafaza etmek ve Risâle-i Nur’un erkânlarını haksız itirazlara karşı haklı,