ve bir buz parçası olan enâniyetini, tam bir havuz kazanmak için, o dâiredeki âb-ı hayat havuzuna atıp eritmek gerektir. Yoksa başka bir çığır açmakla hem o zarar eder, hem bu müstakîm ve metin cadde-i Kur’âniyeye bilmiyerek zarar verir ; belki zındıkaya bilmeyerek bir nevi yardım hesabına geçer.
SAİD NURSÎ
Aziz, Sıddık Kardeşlerim,
Sakın sakın dünya cereyanları, husûsan siyaset cereyanları ve bilhassa hârice bakan cereyanlar, sizi tefrikaya atmasın; karşınızda ittihad etmiş dalâlet fırkalarına karşı sizi perîşan etmesin,
düstûr-u Rahmanî yerine,
düstûr-u şeytanî hükmederek, melek gibi bir hakîkat kardeşine adâvet; ve hannas gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve tarafdarlıkla zulmüne rıza gösterip, cinâyetine ma’nen şerik eylemesin.
Evet, bu zamandaki siyaset, kalbleri ifsad edip, asabî ruhları azab içinde bırakır. Selâmet-i kalb ve istirahat-ı ruh istiyen adam, siyaseti bırakmalı. Evet şimdi, Küre-i Arzda herkes; ya kalben, ya ruhen, ya aklen, ya bedenen gelen musîbetten hissedarlıktan azab çekiyor; perîşandır. Bilhassa ehl-i dalâlet ve ehl-i gaflet merhamet-i umûmîye-i İlâhîyeden ve Hikmet-i Tâmme-i Sübhaniye’den habersiz olduğundan; rikkat-i cinsiye sebebiyle nev-i beşerle alâkadar olduğundan, kendi eleminden başka, nev-i beşerin şimdiki elîm ve dehşetli elemleriyle dahi müteellim olup azab çekiyor.