Çok Sevgili, Çok Kıymetdar, Çok Müşfik Üstadımız Efendimiz Hazretleri;
Evvelâ: Leyle-i Mi’racınızı tebrik eder, ellerinizden öper, kusurumuzun afvını rica ederiz.
Üstadımızın tercüme-i halini merak edenlere deriz ki:
Kur’ân-ı Hakîm, otuz üç Âyâtının i’cazkâr işâretiyle, İmâm-ı Ali Radiyallahu Anhu Celcelûtiye ve Ercûzesinde kerâmetkâr delâlâtiyle; Gavs-ı Azam Kuddise Sırruhu, beşaretkâr beyânatiyle, Üstadımızın hakîki terceme-i halini ve Risâle-i Nur’un hakîki mâhiyetini beyân etmişler.
Üstadımızın şahs-ı ma’nevîsini bilmek istiyenler, Risâle-i Nurun İşârât-ı Kur’âniye ve Kerâmât-ı Aleviye ve Kerâmât-ı Gavsiye risâlelerini ve Risâle-i Nur’un sâir eczalarını dikkatle tetebbu etmeleri lâzımdır. Yalnız bizim, Üstadımız hakkındaki kanaat-ı kat’iyyemiz şudur ki: İsm-i Nur ve İsm-i Hakîme mazhariyetle, Kur’ân-ı Hakîmin hazinesinden nail olduğu hakâik ve maârifi, tahdis-i ni’met maksadiyle beşere ilân eden bu allâme-i zîfünun Bediüzzaman Hazretleri, ahlâk-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm ile tahallûk etmiş, nefis ve heva berzahlarından geçmiş, mekârim-i ahlâkın en mümtaz ve müstesna bir timsâl-i mücessemi olarak bu asırda bulunmuş. Şimdiye kadar bütün hayatında şayan-ı hayret bir ulûvv-ü himmet ve sekinet ve iffet ve mahviyet içinde yaşamış. Gına-yı kalbi, tevekkül ve kanaatı harikulâde; maişet ve kıyafeti pek sade ve mekârim-i ahlâkı pek fevkalâde; dünyaya zerre kadar meyil ve muhabbet etmez.
Hem öyle bir tarzda izzet-i ilmiyeyi hayatta muhafaza etmiş ki; asla kimseye arz-ı iftikar etmemek, hayatının en mühim bir düstûru olmuştur.