Kâinatın şehâdetini, her iki kanadı ve iki hakîkatiyle Risâle-i Nur eczaları ve bilhassa Yirmi İkinci ve Otuz İkinci Sözler ve Yirminci ve Otuz Üçüncü Mektuplar tamamiyle isbat ve îzah ettiklerinden onlara havale ederek bu pek uzun kıssayı kısa kestik.
Kâinatın hey’et-i mecmûasından gelen büyük ve küllî şehâdetin ikinci kanadını isbat eden:
İkinci Hakîkat: Bu mütemadiyen çalkanan inkılâblar ve tahavvülâtlar içinde vücûdunu ve hizmetini ve zîhayat ise, hayatını muhafazaya ve vazîfesini yerine getirmeğe çalışan mahlûkatta, kuvvetlerinin bütün bütün haricinde bir teavün hakîkatı görünüyor. Meselâ: Unsurları, zîhayatın imdâdına.. husûsan bulutları, nebatatın mededine.. ve nebatatı dahi hayvanatın yardımına.. ve hayvanat ise, insanların muavenetine.. ve memelerin kevser gibi sütleri, yavruların beslenmelerine.. ve zîhayatların iktidarları haricindeki pek çok hâcetleri ve erzakları, umulmadık yerlerden onların ellerine verilmesi, hatta zerrât-ı taamiye dahi hüceyrât-ı bedeniyenin tâmirine koşmaları gibi, teshîr-i Rabbânî ile ve istihdâm-ı Rahmanî ile, hakîkat-ı teavünün pek çok misalleri doğrudan doğruya, bütün kâinatı bir saray gibi idare eden bir Rabbül-Âlemînin umûmî ve Rahîmane Rubûbiyetini gösteriyorlar.
Evet; câmid ve şuursuz ve şefkatsiz olan ve birbirine şefkatkârâne, şuurdarâne vaziyet gösteren muavenetçiler, elbette gâyet Rahîm ve Hakîm bir Rabb-i Zülcelâl’in kuvvetiyle, rahmetiyle, emriyle yardıma koşturuluyorlar.
İşte kâinatta câri olan teâvün-ü umûmî, seyyarattan tâ zîhayatın âza ve cihazat ve zerrât-ı bedeniyesine kadar kemâl-i intizamla cereyan eden müvâzene-i âmme ve muhafaza-i şâmile ve semavâtın yaldızlı yüzünden ve zeminin zînetli yüzünden tâ çiçeklerin süslü yüzlerine kadar kalem gezdiren tezyin ve Kehkeşandan ve Manzume-i Şemsiyeden tâ mısır ve nar gibi meyvalara kadar hükmeden tanzim.. ve Güneş ve kamerden ve unsurlardan ve bulutlardan tâ bal arılarına kadar memuriyet veren tavzif gibi pek büyük hakîkatların büyüklükleri nisbetindeki şehâdetleri, kâinatın şehâdetinin ikinci kanadını isbat ve teşkil ederler. Mâdem Risâle-i Nur bu büyük şehâdeti isbat ve îzah etmiş, biz burada bu kısacık işâretle iktifa ederiz. İşte dünya seyyahının kâinattan aldığı ders-i îmanîye kısa bir işâret olarak Birinci Makamın On Sekizinci Mertebesinde böyle: