Ve senin saltanat-ı Rubûbiyyetinin haşmetine ve her şeye muhit olan kudretinin azametine pek zâhir delâlet ettikleri gibi, göklerin fevkındeki gâyet büyük ve muntazam yıldızlardan, tâ denizlerin dibinde bulunan gâyet küçücük ve intizamla iaşe edilen balıklara kadar herşeye yetişen ve hükmeden rahmetinin ve hâkimiyetinin hadsiz genişliklerine delâlet.. ve intizamatiyle ve faideleriyle ve hikmetleriyle ve mîzan ve mevzuniyetleriyle, Senin her şeye muhit ilmine.. ve herşeye şâmil hikmetine işâret ederler. Ve senin, bu misafirhâne-i dünyada, yolcular için böyle rahmet havuzların bulunması.. ve insanın seyr ü seyahatına ve gemisine ve istifadesine musahhar olması işâret eder ki, yolda yapılmış bir handa, bir gece misafirlerine bu kadar deniz hediyeleriyle ikram eden Zât, elbette Makarr-ı Saltanat-ı Ebediyyesinde öyle ebedî rahmet denizleri bulundurmuş ki, bunlar onların, fâni ve küçük nümûneleridirler. İşte denizlerin böyle gâyet hârika bir tarzda arzın etrafında vaziyet-i acibesiyle bulunması.. ve denizlerin mahlûkatı dahi, gâyet muntazam idare ve terbiye edilmesi bilbedahe gösterir ki, yalnız Senin kuvvetin ve kudretin ile ve Senin irâde ve tedbirin ile, Senin mülkünde, Senin emrine musahhardırlar. Ve lîsan-ı halleriyle Hâlikını takdis edip “Allahu Ekber” derler.
Ey dağları zemin sefinesine hazineli direkler yapan Kadîr-i Zülcelâl! Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın tâlimiyle ve Kur’ân-ı Hakîminin dersiyle anladım ki, nasıl denizler acâibleriyle seni tanıyorlar ve tanıttırıyorlar.. öyle de: Dağlar dahi, zelzele te’siratından zeminin sükûnetine ve içindeki dahilî inkılâbat fırtınalarından sükûtuna ve denizlerin istilâsından kurtulmasına ve havanın gazat-ı muzırradan tasfiyesine ve suyun muhafaza ve iddiharlarına ve zîhayatlara lâzım olan mâdenlerin hazinedarlığına ettiği hizmetleriyle ve hikmetleriyle Seni tanıyorlar ve tanıttırıyorlar. Evet, dağlardaki taşların envaından ve muhtelif hastalıklara ilâç olan maddelerin aksamından ve zîhayata, husûsan insanlara çok lâzım ve çok mütenevvi olan mâdeniyatın ecnasından ve dağları, sahraları çiçekleriyle süslendiren ve meyveleriyle şenlendiren nebatatın esnafından hiç birisi yoktur ki;