Değil vukufsuz garazkâr ma’nevîyatta behresiz ehl-i vukufa karşı belki en büyük âlim ve feylesoflarınıza karşı gündüz gibi isbat etmezsem her cezaya razıyım! İşte yalnız bir nümûne olarak, iki cuma gününde mahpuslar için te’lif edilen ve Risâle-i Nur’un umdelerini ve hulâsa ve esaslarını beyân ederek Risâle-i Nur’un bir müdafaanamesi hükmüne geçen Meyve Risâlesi’ni ibraz ediyorum ve Ankara makamatına vermek için yeni harflerle yazdırmaya müşkilâtlar içinde gizli çalışıyoruz. İşte onu okuyunuz, tam dikkat ediniz, eğer kalbiniz (nefsinize karışmam) beni tasdik etmezse, bana şimdiki tecrid-i mutlak içinde her hakaret ve işkenceyi de yapsanız, sükût edeceğim!
Elhâsıl: Ya, Risâle-i Nur’u tam serbest bırakınız, veyahut bu kuvvetli ve zedelenmez hakîkatı elinizden gelirse kırınız! Ben şimdiye kadar sizi ve dünyanızı düşünmüyordum ve düşünmiyecektim, fakat mecbûr ettiniz, belki de sizi ikaz etmek lâzım idi ki, kader-i İlâhî bizi bu yola sevketti. Biz de,
düstûr-u kudsîyi kendimize rehber edip, herbir sıkıntılarınızı sabır ile karşılayacağız, diye azmettik.
Mevkuf
SAİD NURSÎ
Zaman-ı Saadetten şimdiye kadar cârî bir âdet-i İslâmiyeye ittibaen Risâle-i Nur’un husûsi menba’ları olan yüzer âyat-ı meşhûreyi, büyük bir en’am gibi “Hizb-i Kur’ânî” yaptığımızı, “Dinde tahrifat yapıyor” diye muaheze etmişler.
Hem, bir sene cezâsını çektiğim ve mahrem tutulan ve zabıtnâmede kaydedildiği gibi odun yığınları altından çıkarılan Tesettür Risâlesiyle, bu sene yazılmış ve neşredilmiş gibi bizi ittiham etmek ister.