Tarihçe-i Hayat | Beşinci Kısım - Denizli Hayatı | 410
(399-452)

Demek, hürriyet-i vicdan prensibine zıd olarak, bütün dindar nasihatçılara şâmil, lâstikli bir kanunun yüz altmış üçüncü maddesi sahte bir maskedir. Zındıklar, ba’zı erkân-ı hükümeti iğfal ederek, adliyeyi şaşırtıp, bizi herhalde ezmek istiyorlar.

Mâdem hakîkat budur, biz de bütün kuvvetimizle deriz: Ey dinini dünyaya satan ve küfr-ü mutlaka düşen bedbahtlar ! Elinizden ne gelirse yapınız. Dünyanız başınızı yesin.. ve yiyecek ! Yüzer milyon kahraman başlar feda oldukları bir kudsî hakîkata, başımız dahi feda olsun ! Her ceza ve îdamınıza hazırız ! Hapsin harici, bu vaziyette, yüz derece dahilinden daha fenâdır. Bize karşı gelen böyle bir istibdâd-ı mutlak altında hiçbir hürriyet, ne hürriyet-i ilmiye, ne hürriyet-i vicdan, ne hürriyet-i dîniye olmamasından, ehl-i namus ve diyânet ve tarafdar-ı hürriyet olanlara ya ölmek veya hapse girmekten başka çâresi kalmaz! Biz de,


diyerek Rabbimize dayanıyoruz.


Mevkuf
SAİD NURSÎ


* * *


Mahkeme Reisi Ali Rıza Bey Efendi,

Hukukumu müdafaa etmek için ehemmiyetli bir talebim ve bir ricam var. Ben yeni harfleri bilmiyorum ve eski yazım da pek nâkısdır, hem beni başkalarla görüştürmüyorlar, âdeta tecrid-i mutlak içindeyim. Hatta iddianame, on beş dakikadan sonra benden alındı. Hem avukat tutmak iktidarım yok. Hatta size takdim ettiğim müdafaatımın, çok zahmetle, bir kısmını gizli olarak ancak yeni harf ile bir sûretini alabildim. Hem Risâle-i Nur’un bir nevi müdafaanamesi ve mesleğinin hulâsası olan Meyve Risâlesi’nin bir sûretini müddeiumuma vermek için ve bir iki sûretini Ankara makamatına göndermek için yazdırmıştım. Birden onları elimden aldılar, daha vermediler. Halbuki Eskişehir adliyesi, bize bir makineyi hapse gönderdi.

Dinle
-