“Bir cem’iyyet-i siyasiye veya cem’iyyet-i nakşiye teşkil edeceğiz.” Dâima dediğim budur: Biz, îmanımızı kurtarmaya çalışacağız. Umum ehl-i îman dahil oldukları ve üç yüz milyondan ziyâde efradı bulunan bir mukaddes cemâat-i İslâmiyeden başka mabeynimizde medâr-ı bahs olmadığını ve Kur’ân’da “Hizbullah” nâmı verilen ve umum ehl-i îmanın uhuvveti cihetiyle kendimizi, Kur’ân’a hizmetimiz için Hizbül-Kur’ân, Hizbullah dâiresinde bulmuşuz. Eğer kararnamede bu ma’na murad ise, bütün ruhumuzla, kemâl-i iftiharla itiraf ederiz. Eğer başka ma’nalar murad ise, onlardan haberimiz yoktur !
İkinci Madde: Kararnamenin itirafiyle, Kastamonu zâbıtasının rapor ve tasdikiyle, hiç neşrolunmayacak tarzda odun ve kömür yığınları altında ve mıhlı sandıklarda bulunan ve Eskişehir Mahkemesinin tetkikinden ve tenkidinden geçen ve bir hafif cezayı çektiren ve kat’iyyen mahrem tutulan “Tesettür Risâlesi” ve “Hücumat-ı Sitte ve Zeyli” Risâlesi gibi kitaplardan ba’zı cümlelerine yanlış ma’na vererek, dokuz sene evvelki zamana bizi götürüp, cezasını çektiğimiz suç ile mes’ul etmek istiyor.
Üçüncü Madde: Kararnamede kaç yerinde: “Devletin emniyetini ihlâl edebilir veya yapabilir.” gibi ta’birlerle imkânât, vukuat yerinde isti’mal edilmiş. Herkes, mümkündür ki bir katl yapsın, bu imkân ile mes’ul olabilir mi?
Mevkuf
SAİD NURSÎ
Reis Beyefendi!
Ankara makamatına, reis-i cumhura istida sûretinde gönderdiğim müdafaanâmemi ve başvekâletin de bunu ehemmiyetle kabul ettiklerini gösteren cevabî mektubunu rabten sunuyorum, takdim ederim. Makam-ı iddianın aleyhimizde beyân ettiği asılsız, ittihamkârâne evhamın kat’i cevabları bu müdafaâtımda vardır. Sâir yerlerin garazkârâne ve sathî zabıtnamelerine bina edilen buranın ehl-i vukuf raporunda hilâf-ı vâki ve mantıksız çok sözler vardır ki, onlara karşı da bu itiraznamem takdim edilmişti. Ezcümle: