Tarihçe-i Hayat | Beşinci Kısım - Denizli Hayatı | 414
(399-452)

İşte, makam-ı iddia, bu yüksek ehl-i vukufun raporuna bakmayarak eski ve müşevveş ve nâkıs rapora binâen acîb tarzlarda bizi ittiham etmesinden hakîkaten fevkal-had müteessir bulunmaktayız. Bu insaflı mahkemenin müsellem insaflarına elbette yakıştırmayız. Hatta (temsilde hatâ olmasın) bir bektaşiye: “Ne için namaz kılmıyorsun?” demişler. O da:

“Kur’ânda


var” demiş. Ona demişler: “Bunun arkasını, yâni



yı da oku” denildiğinde: “Ben hâfız değilim.” demiş olması kabilinden, Risâle-i Nur’un bir cümlesini tutup o cümleyi tâdil ve neticeyi beyân eden âhirini almıyarak aleyhimizde verilmektedir. Takdim edeceğim müdafaanâmemde, o iddianâmeye karşı mukayese edildiğinde bunun otuz-kırk misâli görülecektir. Bu nümûnelerden lâtif bir vâkıayı beyân ediyorum:

Eskişehir mahkemesinde makam-ı iddianın nasılsa bir sehiv neticesi, Risâle-i Nur’un îman derslerine “Halkları ifsad ediyor” gibi bir ta’bir ve sonradan o ta’birden vazgeçtiği halde, Risâle-i Nur Şâkirtlerinden Abdürrezzak nâmında bir zât mahkemeden bir sene sonra demiş:

“Hey bedbaht! Otuz üç âyât-ı Kur’âniye işâratının takdirine mazhar ve İmâm-ı Ali’nin (R.A.) üç kerâmetinin ihbar-ı gaybîsiyle ve Gavs-ı A’zam’ın (K.S.) kuvvetli bir tarzda ihbariyle kıymet-i dîniyesi tahakkuk eden ve bu yirmi sene zarfında idareye hiçbir zararı dokunmayan ve hiç kimseye hiçbir zarar vermemesi ile beraber binler vatan evlâdını tenvir ve irşad eden ve îmanlarını kuvvetlendiren ve ahlâklarını düzelten Risâle-i Nur’un irşadlarına “ifsâd” diyorsun. Allah’dan korkmuyorsun, dilin kurusun! “ demiş.

Şimdi, bu şâkirdin haklı olarak bu sözünü makam-ı iddia gördüğü halde, “Said, etrafına fesad saçmış” ta’birini insafınıza, vicdanınıza havale ediyorum.

Makam-ı iddia, Risâle-i Nur’un içtimâî derslerine ilişmek fikriyle, “Dînin tahtı ve makamı, vicdandır; hükme kanuna bağlanmaz. Eskiden bağlanmasiyle içtimâî keşmekeşler olmuştur” dedi. Ben de derim ki: “Din yalnız îman değil, belki amel-i salih dahi dînin ikinci cüz’üdür.

Dinle
-