Evet, Nur Şâkirdleri biliyorlar ve mahkemelerde hüccetlerini göstermişim ki; şahsıma değil bir makam, şan u şeref ve şöhret vermek ve uhrevî ve ma’nevî bir mertebe kazandırmak; belki bütün kanaat ve kuvvetimle, ehl-i îmana bir hizmet-i îmaniye yapmak için, değil yalnız dünya hayatımı ve fâni makamatımı; belki lüzum olsa âhiret hayatımı ve herkesin aradığı uhrevî ve bâkî mertebeleri feda etmeği, hattâ Cehennemden ba’zı biçâreleri kurtarmağa vesîle olmak için, lüzum olsa Cenneti bırakıp Cehenneme girmeği kabul ettiğimi hakîki kardeşlerim bildikleri gibi, mahkemelerde dahi bir cihette isbat ettiğim halde, beni bu ittihamla -Nur ve îman hizmetime bir ihlâssızlık isnad etmekle ve Nurların kıymetlerini tenzil etmekle- milleti onun büyük hakîkatlarından mahrum etmektir.
Acaba bu bedbahtlar.. dünyayı ebedî ve herkesi kendileri gibi, “Dîni ve îmanı dünyaya âlet ediyor” tevehhümüyle, dünyadaki ehl-i dalâlete meydan okuyan; ve hizmet-i îmaniye yolunda hem dünyevî hem lüzum olsa uhrevî hayatlarını feda eden; ve mahkemelerde dâva ettiği gibi, bir tek hakîkat-ı îmaniyeyi, dünya saltanatiyle değiştirmeyen; ve siyasetten ve siyasî ma’nasını işmam eden maddî ve ma’nevî mertebelerden ihlâs sırrı ile bütün kuvvetiyle kaçan; ve yirmi sene emsalsiz işkencelere tahammül edip siyasete îmanî meslek îtibariyle tenezzül etmeyen; ve kendini, nefsi îtibariyle talebelerinden çok aşağı bilen ve onlardan dâima himmet ve duâ bekleyen; ve kendi nefsini çok biçâre ve ehemmiyetsiz îtikad eden bir adam hakkında, ba’zı hâlis kardeşleri Risâle-i Nur’dan aldıkları fevkalâde kuvve-i îmaniyeye mukabil, onun tercümanı olan o biçâreye, tercümanlık münâsebetiyle, Nurların ba’zı faziletlerini husûsi mektublarında ona isnad etmeleri; ve hiç bir siyaset hatırlarına gelmeyerek âdete binâen, insanlar, sevdiği âdi bir adama da; “Sultanımsın, velîni’metimsin” demeleri nev’inden yüksek makam vermeleri ve haddinden bin derece ziyâde hüsn-ü zan etmeleri; ve eskidenberi, üstad ve talebeler mabeyninde carî ve îtiraz edilmeyen makbul bir âdet ile teşekkür ma’nasında pek fazla medh u sena etmeleri; ve eskiden beri, makbul kitapların âhirlerinde mübalâğa ile medhiyeler ve takrizler yazılmasına binâen, hiç bir cihetle suç sayılabilir mi? Kimsesiz, garîb ve düşmanları pekçok ve onun yardımcılarını kaçıracak çok esbab varken; insafsız çok mu’terizlere karşı, sırf yardımcılarının kuvve-i ma’nevîyelerini takviye etmek ve kaçmaktan kurtarmak ve mübalâğalı medhedenlerin şevklerini kırmamak için,