1953 senesi yaz aylarında Üstad Emirdağı’ndan Isparta’ya geldi. Isparta’da pek çok sâdık talebeleri vardı. Daha evvel gönderdiği mektublarında Isparta’yı taşıyla, toprağıyla mübârek olarak tavsif ediyor ve Risâle-i Nur’un zuhuru ve intişariyle vücûd bulan ma’nevî hayatının idamesine en kuvvetli medâr Isparta olduğunu beyân buyuruyordu. Filhakika Isparta, Üstadın bu iltifatına lâyık olduğunu uzun senelerdeki hâdiselerin şehâdetiyle isbat etmiş ve göstermiştir. Çünkü, Risâle-i Nur’un birinci medresesi ve te’lif yeri olan Barla, Isparta’nın bir nahiyesidir. Risâle-i Nur’un büyük mecmûaları burada te’lif edilmiştir.
Risâle-i Nur’u binler kalemlerle en korkulu zamanlarda yazıp neşredenler Isparta ve köylerindeki talebelerdir. Misal olarak Sav Köyünü göstermek kâfidir. Üstad Kastamonu’da bulunduğu zaman, Isparta’nın yalnız Sav köyünde bin kadar kalem senelerce Nurları yazmış, çoğaltılmasında çalışmıştır.
Her birisi birer vilâyet kadar, belki daha ziyâde Risâle-i Nur’a alâka gösteren ve Nurların yayılmasında birer santral misillü çalışan Nur merkezleri Isparta’dadır. Gül ve Nur fabrikaları ve bunların etrafında Medrese-i Nuriye şâkirdleri, Mübârekler Hey’eti, hep Isparta vilâyeti dahilindedir.
Hem her birisi hizmet-i Kur’âniyye i’tibâriyle birer kutup hükmünde olan Nur talebelerinin medâr-ı iftihar büyük kardeşleri de yine Ispartalıdırlar.
Hem Isparta adliyesi ve emniyeti dâima Nurlara insafla muamele etmiştir. Üstad, Isparta adliyesine çok def’a duâ etmiş, sâir vilâyetlere bu noktada da Isparta’yı hüsn-ü misal göstermiştir.
Bu ve bu gibi sebebler tahtında Üstad, âhir ömrünü Isparta’da geçirmek, ölümünü oradaki mübârek sâdık kardeşlerinin arasında karşılamak, mezarını Isparta’da Sav’da veya Barla’da vasiyet etmek üzere Isparta’ya geldi. Kira ile bir eve yerleşti. Yanında dört beş talebesi vardı. Bu talebeleriyle Üstad, husûsi dershâne-i Nuriyyesini vücûda getirmişti.