Afyon Mahkemesinin beraat kararından sonra, Isparta Sorgu Hâkimliği de men’i muhakeme kararı verdi. Böylece, Risâle-i Nur, birçok adlî süzgeçlerden geçerek umûmî ve küllî bir serbestiyet ve hüsn-ü kabule mazhar oldu.
Nurların Neşri: Anadolu’nun birçok yerlerinde Nurlara hizmet devam etmekle beraber; bilhassa Ankara, İstanbul, Diyarbakır, Urfa Medrese-i Nuriyeleri yalnız bulundukları muhitte değil, çok geniş bir sahada hizmet-i îmaniyyede bulundular. Bu hizmetleri; yalnız bir kişi değil, bir merkez değil, yalnız ma’lûm şahıslar değil; hizmet-i Kur’âniyye olduğu için, pek çok vecihlerde, pek çok zatlar tarafından îfa edildi. İsmi bilinmeyen nice halis talebeler, sadık mü’minler, bu hizmet-i kudsiyede çalıştılar, Nur-u Muhammedî’nin yayılmasına gayret ettiler.
Ankara’da, Üniversiteli talebeler ve muhterem hamiyetperver zatlar, Risâle-i Nur mecmûalarını matbaalarda tab ile her tarafa neşrine, bilhassa yeni harfle istifadeye muntazır kitlenin ellerine ulaşmasına çalıştılar. Risâle-i Nurun küllî neşriyatını gençliğin, mekteblilerin deruhte etmeleri bu hususta büyük fedakârlık göstermeleri ise; bu millet ve vatan için büyük bir saadet oldu. Çünkü, hiçbir şahsî menfaat taleb etmeden ve yalnız rıza-yı İlâhî için hareket etmeleri; onların, bu asîl milletin hakîki evlâtları olduğunu gösterdi.
Üstad, Barla’dan yirmi beş sene evvel ayrılmış ve o zamana kadar hiç gitmemişti. Barla ile, kendi Nurs köyünden ziyâde alâkadardı. Çünkü, hayat-ı ma’nevîyesi olan Risâle-i Nur burada te’lif edilmeye başlamıştı. Kur’ân-ı Hakimin hidayet nurlarını temsil eden “Sözler” ve “Mektubat” ve “Lemeat-ı Nuriye” buradan etrafa yayılmıştı. Bu i’tibârla Barla, Risâle-i Nur dershanesinin ilk merkezi idi.
Barla’daki hayatı gerçi nefiy ve inziva içinde ve tarassud altında geçmekle acı idi; fakat Risâle-i Nur hakîkatlarının te’lif yeri olduğundan Üstad’ın en tatlı ve şirin hayatı da yine Barla hayatıdır denilebilir.