Ekser hayatım inzivada geçtiği gibi, otuz-kırk senedir tarassud ve taarruza ma’rûz kaldığımdan, zarûretsiz sohbet etmekten çekinip tevahhuş ediyorum. Hem eskiden beri ma’nevî ve maddî hediyeler bana ağır geliyordu. Hem şimdi ziyaretçiler, dostlar çoğalmış; hem ma’nevî mukabele lâzım gelmiş. Şimdi maddî bir lokma hediye beni hasta ettiği gibi, ma’nevî bir hediye olan ziyaret etmek, görüşmek, husûsan başka yerlerden musafaha için zahmet edip gelmek ziyareti dahi ehemmiyetli bir hediye-i ma’nevîyedir.. Ona mukabele edemiyorum; hem de ucuz değil, ma’nen pahalıdır. Ben kendimi o hürmete lâyık görmüyorum, ma’nen mukabele de edemiyorum. Onun için şimdilik aynen maddî hediye gibi, bir ihsan-ı İlâhî olarak bana ma’nevî hediye gibi olan sohbetten zarûret olmadan men’edildim. Ba’zı beni hasta eder, maddî hediyenin tam mukabilini vermediğim vakit beni hasta ettiği gibi. Onun için hâtırınız kırılmasın, gücenmeyiniz.
Risâle-i Nur’u okumak on def’a benimle görüşmekten daha kârlıdır. Zaten benimle görüşmek âhiret, îmân, Kur’ân hesabınadır. Dünya ile alâkamı kestiğim için dünya hesabına görüşmek ma’nasızdır. Âhiret, îmân, Kur’ân için ise; Risâle-i Nur daha bana ihtiyaç bırakmamış. Hatta hizmetimdeki has kardeşlerimle de zarûret olmadan görüşemiyorum. Yalnız ba’zı Risâle-i Nur’un fütûhatına ve neşriyatına âit ba’zı hizmetler için ba’zı zatlarla görüşmek isterim. Ne vakit bu noktalar için görüşmek istesem o zaman görüşmek câiz olabilir ve bana sıkıntı vermez. Bu noktayı bilmeyen ziyarete gelenlere haber veriyorum ki, birkaç senedir ceridelerle ilân etmişim ki benimle görüşmek istiyenleri, husûsan uzak yerden gelerek görüşmeden gidenleri husûsi duâlarıma dâhil ediyorum.. her sabah da duâ ediyorum.. onun için gücenmesinler.
SAİD NURSÎ