Siracınnûr | Münacat | 9
(5-20)

Vahdetine ve ehadiyyetine, yüzündeki sikkesiyle ve sekenesinin yüzlerindeki sikkeleriyle ve birlik ve beraberlik ve birbiri içine girmek ve birbirine yardım etmek ve onlara bakan rubûbiyyet isimlerinin ve fiillerinin bir olmak cihetinde, bedahet derecesinde senin vahdetine ve ehadiyyetine şehâdet, belki mevcûdât adedince şehâdetler eder.

Hem nasıl, zemîn bir ordugâh, bir meşher, bir tâlimgâh vaziyetiyle ve nebâtât ve hayvânât fırkalarında bulunan dört yüz bin muhtelif milletlerin ayrı ayrı cihâzâtları muntazaman verilmesiyle, senin rubûbiyetinin haşmetine ve kudretinin her şey’e yetişmesine delâlet eder; öyle de, hadsiz bütün zîhayatın ayrı ayrı rızıkları, vakti vaktine kuru ve basit bir topraktan, rahîmane, kerîmane verilmesi ve hadsiz o efradın Kemâli musahhariyetle, evamiri Rabbânîyeye itaatleri, rahmetinin herşeye şümûlünü ve hâkimiyetinin her şey’e ihâtasını gösteriyor.

Hem, zemînde değişmekte bulunan mahlûkat kafilelerinin sevk ve idareleri, mevt ve hayat münavebeleri ve hayvan ve nebâtâtın idare ve tedbirleri dahi, her şey’e taallûk eden bir ilim ile ve her şey’de hükmeden nihayetsiz bir hikmetle olabilmesi, senin ihâta-i ilmine ve hikmetine delâlet eder.

Hem, zemînde kısa bir zamanda hadsiz vazifeler gören ve hadsiz bir zaman yaşayacak gibi, isti’dat ve ma’nevî cihâzât ile teçhiz edilen ve zemîn mevcûdâtına tasarruf eden insan için, bu ta’limgâhı dünyada ve bu muvakkat ordugâhı zemînde ve bu muvakkat meşherde, bu kadar ehemmiyet, bu hadsiz masraf, bu nihayetsiz tecelliyatı rubûbiyyet, bu hadsiz hitabatı sübhaniyye ve bu gâyetsiz ihsanatı ilâhîyye; elbette ve herhalde, bu kısacık ve hüzünlü ömre ve bu karışık kederli hayata, bu belalı ve fâni dünyaya sığışmaz. Belki, ancak başka ve ebedi bir ömür ve bâki bir dârı saadet için olabildiği cihetinden, âlemi bekada bulunan ihsanatı uhreviyeye işâret, belki şehâdet eder.

Ey Hâlikı Küllî Şey! Zemînin bütün mahlûkatı, senin mülkünde, senin arzında, senin havl ve kuvvetinle ve senin kudretin ve irâdetin ile ve ilmin ve hikmetin ile idare olunuyorlar ve musahhardırlar. Ve zemîn yüzünde faaliyeti müşahade edilen bir rubûbiyyet, öyle ihâta ve şümûl gösteriyor ve onun idaresi ve tedbiri ve terbiyesi öyle mükemmel ve öyle hassastır ve her taraftaki icraatı öyle birlik ve beraberlik ve benzemeklik içindedir ki, tecezzî kabul etmiyen bir küll ve inkısamı imkânsız bulunan bir küllî hükmünde bir tasarruf, bir rubûbiyyet olduğunu bildiriyor...

Hem zemîn bütün sekenesiyle beraber, lîsanı kalden daha zâhir hadsiz lîsanlarla, Hâlikını takdis ve tesbih ve nihayetsiz ni’metlerinin lîsanı halleriyle Rezzâk-ı Zülcelâlinin hamd ve medh ü senasını ediyorlar...

Ses Yok