Siracınnûr | Beşinci Şua | 267
(249-267)

İkinci Hâdise: O İslâm Deccalı, “Sure-i ma’nasını merak edip soruyor” diye çoklar nakletmişler. Garîbdir ki, bu sûrenin akibinde olan sûresinde cümlesi, onun aynı zamanına ve şahsına -cifir ile ve ma’nasıyla- işâret ettiği gibi, ehl-i salâte ve câmilere tağiyâne tecâvüz edeceğini gösteriyor. Demek o istidraclı adam, küçük bir sûreyi kendiyle alâkadar hisseder. Fakat yanlış eder, komşusunun kapısını çalar.

Üçüncü Hâdise: Bir rivâyette “İslâm Deccalı Horasan taraflarından zuhur edecek” denilmiş.

Bunun bir te’vili şudur ki: Şarkın en cesur ve kuvvetli ve kesretli kavmi ve İslâmiyet’in en kahraman ordusu olan Türk milleti, o rivâyet zamanında Horasan taraflarında bulunup daha Anadolu’yu vatan yapmadığından, o zamandaki meskenini zikretmekle Süfyânî Deccal onların içinde zuhur edeceğine işâret eder.

Garîbdir, hem çok garîbdir. Yedi yüz sene müddetinde İslâmiyet’in ve Kur’ân’ın elinde şeref-şiar, bârika-âsâ bir elmas kılınç olan Türk milletini ve Türkçülüğü, muvakkaten İslâmiyet’in bir kısım şeâirine karşı isti’mal etmeğe çalışır. Fakat muvaffak olmaz, geri çekilir. “Kahraman ordu, dizginini onun elinden kurtarıyor” diye rivâyetlerden anlaşılıyor.


Ses Yok