Beyânın selâmet ve sıhhatı ise; hükmü, levazım ve mebadisiyle ve âlât-ı müdafaasıyla isbat etmektir. Şöyle ki: Bir hükmün levazımını ihlâl etmemek, rahatlığını bozmamak ve nazara almak ve mebadisinden istimdâd-ı hayat etmek için müracaat etmek ve hücum eden evhamın i’tirâzatına mukabele edecek sual-i mukaddere cevab olan kuyudatıyla tekallüd etmek gerektir. Demek kelâm meyvedar bir ağaçtır. Cinâyet ve ictinadan himâyet etmek için dikenleri ve süngüleri dizilmişler. Güya o kelâm, birçok münazaratın neticesi ve pekçok muhakematın zübdesi olduğundan, gâyet ulvî olarak evhamın şeyatîni, istirak-ı sem’ edemezler; eğri nazar ile bakamazlar. Güya mütekellim altı cihetini nazara alıp, etrafına bir sur çekmiştir. Yâni mevzu veyahut mahmulü takyid ile.. veyahut tavsif ile.. veyahut başka cihetle vehmin hücumuna müsaid noktalarda birer müdafi müheyya ederek, baştan aşağıya kadar mukadder suallere cevab hükmünde olan kuyudatıyla mücehhez etmektir. Eğer buna misâl istersen şu kitab bitamamihi buna uzunca bir misâldir. Lâsiyyema Makale-i Sâlise en parlak bir misâldir.
Kelâmın selâmet ve rendeçlenmesi ve i’tidâl-i mizacı ise, her kaydın istihkak ve isti’dâdına göre inâyeti taksim ve hil’at-ı üslûbu tevzi’ ve giydirmektir. Hem de hikâyette olursa mütekellim kendini mahkiyyun anh yerinde farz etmek gerektir. Şöyle: Eğer başkasının hissiyat ve efkârının tasvirinde ise mahkiyyun anh’a hulûl etmek ve onun kalbinde misafir olmak ve lîsanıyla tekellüm etmek gerektir. Eğer kendi malında tasarruf etse, alâmet-i kıymet olan i’tibâr ve ihtimamın taksiminde her kaydın istihkak ve isti’dâd ve rütbesini nazara almak ile taksiminde adâlet ve üslûblarda isti’dâdın kametine göre kesmektir. Tâ herbir maksad onun münâsibinde olan üslûbdan cilveger olabilsin. Zîra üslûbun esasları üçtür:
Birincisi: Üslûb-u mücerreddir. Seyyid Şerif’in ve Nasıruddin-i Tûsî’nin sade olan ma’rez-i kelâmları gibi...