Müdafalar | Müdafalar | 119
(1-190)
(Ceylân'ın Müdafaasıdır)
Afyon Ağır Ceza Mahkemesine
Makam-ı iddianın habbeyi kubbe yaparak, iftiharla kabul ettiğim Üstadıma ve Risale-i Nur'a hizmetimle beni büyük bir diplomat ve entrikacı bir adam tarzında gösterip Nurlara gelen mevhum suçta bana büyük bir hisse vermesine mukabil derim ki: Dinî ve imanî ve ahlakî eserlerini okumakla, o uğurda hayatımı tereddütsüz fedâ eder derecesinde istifade ettiğim Üstadım Bediüzzaman'la yakından alâkadarım. Fakat bu alâka, makam-ı iddianın dediği gibi vatana ve millete mazarratlı ve halkı devlet aleyhine teşvik etmek değil, belki hiçbir beşerin kendisini kurtaramayacağı kabrin idam-ı ebedisinden kendimi ve benim gibi bu tehlikeli zamanda imanını kurtarmağa, ahlakını düzeltmeğe ve vatana ve millete birer uzv-u nafi olmağa muhtaç olan din kardeşlerimin imanlarını kurtarmak yolundaki kopmaz ve kopmayacak bir alâkadır. Kendisinin yakınlarındanım. Dört sene kadar arasıra hizmetini müftehirane yapmışım. Bu müddet zarfında kendisinin serâpâ faziletinden başka hiçbir şey'ine şahid değilim. Onun ağzından bir def'a olsun, mehdiliğine ve müceddidliğine dair bir kelime duymadım. Tevazuun kemalinde olduğuna yüzbinleri aşan Nur nüshaları ve onları okumakla imanlarını kurtaran yüzbinler halis Nur Şakirdleri şahittir.
O mübârek Üstadım, kendisini bizim gibi Nur Talebesi olarak görür ve öyle iddia eder. Bunu elinizde bulunan birçok mektuplarında, hususan Asâ-yı Mûsa Mecmuasının içindeki "İhlâs Risalesi"nde kolaylıkla görmek mümkündür. Kendisi : "Bâki ve güneş gibi ve elmas misillû hakikatler, fânî şahıslar üzerine bina edilmez ve fânî şahıslar o kıymetdâr hakikatlara sahip çıkamazlar," diye Risale ve mektuplarında tekrarla zikrettiği halde, o zâtın tefahürüne hükmetmek ve mehdîlik ve müceddidlik dâva ettiğini iddia etmek, hiçbir akl-ı selimin kârı değildir. Zira bütün risale ve mektupları, insaf ve dikkatle okursanız; bu muhterem allâme-i zamanın asırlardan beri emsâline tesadüf edilmez bir din âlimi ve benzerine rastlanmıyacak bir îman kurtarıcısı, bolşevizmin kızıl kıvılcımlarının saçaklarımızı sarmak istediği bir zamanda vatana ve millete bir ordudan daha çok menfaat ve bereketi bulunan bir vatanperver olduğuna siz de kanaat-ı kat'iye peyda edersiniz. İşte böyle bir esere ve o eseri te'lif eden muhterem Üstada daha evvelden şâkird olamadığıma müteessifim.
Muhterem Hey'et-i Hâkime!
İşte hadsiz menfaatlerini kendimde tecrübe ettiğim Risale-i Nur'dan, benim gibi vatan evlâdlarının istifadeleri için, resmî bir izinle; Eskişehir'de "Gençlik Rehberi"ni kudsî bir hizmet-i milliye fikriyle tab'ettirdim. "Benim gibi bir bîçârenin, Kur'an'ın hakikî ve cerhedilmez bir tefsiri olan Risale-i Nur'a ve dolayısıyla îmâna hizmeti tebrik ve takdir ile mukabele görmesi lâzım ve teşvike pek muhtaç iken; böyle ağır muamele görmekliğimiz hakikat-ı adâlete ne kadar muhaliftir." sizlerden soruyoruz.
Ve mahkeme-i âdilenizden, ruhumuzun gıdası ve sebeb-i necatımız ve ebedî saadetimizin anahtarı olan Nur Risalelerinin serbestiyetine karar vermenizi taleb eder, eğer yukarıda bir kısmını zikr ve tâdâd ettiğim vaziyetler nazarınızda bir cürüm teşkil ediyorsa, vereceğiniz en ağır cezanızı kemâl-i rızâ-yı kalb ile kabûl edeceğimi arz ederim.
Afyon Cezaevinde Mevkuf
Emirdağlı Ceylân Çalışkan
Afyon Ağır Ceza Mahkemesine
Makam-ı iddianın habbeyi kubbe yaparak, iftiharla kabul ettiğim Üstadıma ve Risale-i Nur'a hizmetimle beni büyük bir diplomat ve entrikacı bir adam tarzında gösterip Nurlara gelen mevhum suçta bana büyük bir hisse vermesine mukabil derim ki: Dinî ve imanî ve ahlakî eserlerini okumakla, o uğurda hayatımı tereddütsüz fedâ eder derecesinde istifade ettiğim Üstadım Bediüzzaman'la yakından alâkadarım. Fakat bu alâka, makam-ı iddianın dediği gibi vatana ve millete mazarratlı ve halkı devlet aleyhine teşvik etmek değil, belki hiçbir beşerin kendisini kurtaramayacağı kabrin idam-ı ebedisinden kendimi ve benim gibi bu tehlikeli zamanda imanını kurtarmağa, ahlakını düzeltmeğe ve vatana ve millete birer uzv-u nafi olmağa muhtaç olan din kardeşlerimin imanlarını kurtarmak yolundaki kopmaz ve kopmayacak bir alâkadır. Kendisinin yakınlarındanım. Dört sene kadar arasıra hizmetini müftehirane yapmışım. Bu müddet zarfında kendisinin serâpâ faziletinden başka hiçbir şey'ine şahid değilim. Onun ağzından bir def'a olsun, mehdiliğine ve müceddidliğine dair bir kelime duymadım. Tevazuun kemalinde olduğuna yüzbinleri aşan Nur nüshaları ve onları okumakla imanlarını kurtaran yüzbinler halis Nur Şakirdleri şahittir.
O mübârek Üstadım, kendisini bizim gibi Nur Talebesi olarak görür ve öyle iddia eder. Bunu elinizde bulunan birçok mektuplarında, hususan Asâ-yı Mûsa Mecmuasının içindeki "İhlâs Risalesi"nde kolaylıkla görmek mümkündür. Kendisi : "Bâki ve güneş gibi ve elmas misillû hakikatler, fânî şahıslar üzerine bina edilmez ve fânî şahıslar o kıymetdâr hakikatlara sahip çıkamazlar," diye Risale ve mektuplarında tekrarla zikrettiği halde, o zâtın tefahürüne hükmetmek ve mehdîlik ve müceddidlik dâva ettiğini iddia etmek, hiçbir akl-ı selimin kârı değildir. Zira bütün risale ve mektupları, insaf ve dikkatle okursanız; bu muhterem allâme-i zamanın asırlardan beri emsâline tesadüf edilmez bir din âlimi ve benzerine rastlanmıyacak bir îman kurtarıcısı, bolşevizmin kızıl kıvılcımlarının saçaklarımızı sarmak istediği bir zamanda vatana ve millete bir ordudan daha çok menfaat ve bereketi bulunan bir vatanperver olduğuna siz de kanaat-ı kat'iye peyda edersiniz. İşte böyle bir esere ve o eseri te'lif eden muhterem Üstada daha evvelden şâkird olamadığıma müteessifim.
Muhterem Hey'et-i Hâkime!
İşte hadsiz menfaatlerini kendimde tecrübe ettiğim Risale-i Nur'dan, benim gibi vatan evlâdlarının istifadeleri için, resmî bir izinle; Eskişehir'de "Gençlik Rehberi"ni kudsî bir hizmet-i milliye fikriyle tab'ettirdim. "Benim gibi bir bîçârenin, Kur'an'ın hakikî ve cerhedilmez bir tefsiri olan Risale-i Nur'a ve dolayısıyla îmâna hizmeti tebrik ve takdir ile mukabele görmesi lâzım ve teşvike pek muhtaç iken; böyle ağır muamele görmekliğimiz hakikat-ı adâlete ne kadar muhaliftir." sizlerden soruyoruz.
Ve mahkeme-i âdilenizden, ruhumuzun gıdası ve sebeb-i necatımız ve ebedî saadetimizin anahtarı olan Nur Risalelerinin serbestiyetine karar vermenizi taleb eder, eğer yukarıda bir kısmını zikr ve tâdâd ettiğim vaziyetler nazarınızda bir cürüm teşkil ediyorsa, vereceğiniz en ağır cezanızı kemâl-i rızâ-yı kalb ile kabûl edeceğimi arz ederim.
Afyon Cezaevinde Mevkuf
Emirdağlı Ceylân Çalışkan
Ses Yok