Müdafalar | Müdafalar | 120
(1-190)
(Mustafa Osman'ın Müdafaasıdır)
Afyon Ağır Ceza Mahkemesine
Gizli cemiyet kurmak ve dinî hissiyatı âlet ederek devletin emniyetini bozabilecek hareketlerde bulunmaktan zanlı Bediüzzaman Said Nursî'nin, rejim aleyhindeki mevhum faaliyetine iştirâk ettiğim iddia edilerek suç konusu olarak gösterilen mes'elelere karşı derim ki:
1-Evet, ben de birçok Nur Talebeleri gibi hakikî Türklüğe ve İslâmiyete yaraşan ve tarihî bir şeref ve faziletimiz olan terbiye-i medeniye-i dinîyeyi ve millî bir şiar olan ahlâk-ı Kur'aniyeyi öğrenerek vatan ve millete faideli bir uzuv olmak ve yabancı ideolojilerin te'siratından korunarak din ve îmanımı muhafaza ve öğrenmek kasdıyla Nur Risalelerini tedârik ederek okumağa başladım. Ecdadımızın, tarihlere şan salıp nam veren ahlâk ve şerefini pây-mâl eden sefahet ve rezaletin ve ahlâk-ı seyyienin cemiyet hayatını zehirlediği ve kötü ahlâk sahiplerini dahi iğrendirecek derecede sokaklara kadar sardığı ve efkâr-ı âmmeyi telâşa düşürdüğü ve her sınıf ailenin ocağı başında dedikodu mevzuu olduğu ve efkâr-ı âmmenin bir dili mahiyetindeki gazete ve mecmuaların ahlâk zabıtası haberleri şeklinde ve muhtelif mevzulardaki tenkidlerine sebep olan bu elîm ahvalin pek sür'atle genişlediği ve âdeta umumîleşmek istidadını gösterdiği bir devrede; düştüğüm ahlâksızlık uçurumundan dinî, ahlâkî, içtimaî, edebî dersleriyle, her müslim okuyucusunu kurtardığı gibi beni de kurtaran Risale-i Nur Külliyatını okumak ve benim bu eserleri okuduğumu bilen ve işiten vatandaşlarımın tehzib-i ahlâk etmek için benden musırrâne istemeleri üzerine onlara Risale vermek ve dolayısıyla serserileşmiş ve serserileşmek ve vatan ve millete muzır bir hale gelmek istidadını gösteren ferdleri bu Risalelerle, bu Nurların müessir telkinatlarıyla kurtarıp beşeriyete faideli birer insan olmalarına hâdim ve vesile olan ve memleketimizde de sirayeti ve salgını görülen ve bütün dünyayı titreten kızıl vebâ komünizm tehlikesine karşı dinî ve müessir telkinatı bakımından mânevî bir mücahid olan Bediüzzaman takdir ve tebcile lâyık, kudsî ve mânevî mücahedesinin nurlu ve müessir silâhı olan ve yirmi senede yirmibin ve belki çok fazla adamı vatan ve millete faideli bir hale sokmağa vesile olan Nur Risalelerini okutmak ne derece şahsım için bir suç mevzuu ve müellif-i muhteremi için sebeb-i itham olabilir, vicdanınıza soruyorum?
2-Savcılık Makamının, "mevzudur" diye gayr-i ilmî iddia ettiği hadîsin hadîs kitaplarında sahih olduğu; hadîs âlimlerinin kabuliyle ve Hürriyetten evvel Meşrutiyet devri ulemâsına Japonya'nın ve İngiltere Anglikan Kilisesinin sorduğu sualler münasebetiyle, o devrin allâmeleri olan İstanbul âlimleri, Bediüzzaman olan müellif-i muhtereme sorarak, şimdi ismi "Beşinci Şuâ" olan eserde görülmekte olan o zamanki bu hadîsin te'vilen cevaplarını o ehemmiyetli âlimlerin kabûl edip itiraz edememeleriyle sahih olduğu kat'î sabittir.
Hem yalnız Risale-i Nur'un bu kısmı değil; bütün hakikatleri ve dersleri hiçbir hakiki İslâm âliminin itiraz edemiyeceği kadar kuvvetli hakikatlerdir ki; Diyanet riyaseti başta olarak bütün memleketteki hakikî âlimler kabûl ve tâzime, tâ devr-i Meşrutiyetten beri mecbur kalmışlar. O hakikatları ve o kuvvetli bürhanları ismi âlim olan ve hakikat ilminden bîbehre bir-iki ferdin itiraz ve iddiası çürütemez. Hem gayet gülünç olur. Maddî ve mânevî menafii zâhir olan ve vatanın her tarafında ve her sınıf halk tabakasında hayat-ı bâkiyelerini îdamdan kurtarmak için takdir ile okunan ve onunla îmanlarını kurtardıklarından müellif-i muhteremine ebedî minnetdâr kalan binlerle vatandaşın faidelendiği Kur'an ve îman hakikatlarına meftun olarak müellifine bir şükran burcu olarak bir mektup yazmak ve sebeb-i itham olan hadîsin inkâr edilmeyen hakikatlarına istinad ederek bazı ef'al ve âsâra nazar edip hadîsin mazharı olan şahıs bu memlekette zuhur etmiş gibi bakmak ve böyle bir zanna düşerek ve birçok İslâm âlimlerinin ihbaratına dayanarak bazı hatâların tâmiri cihetine gidilmesini bir fütûhat-ı Kur'aniye kabûl edip izhâr-ı şâdumânî eylemek ve bu görüş ve nokta-i nazarını eserleriyle tefeyyüz ettiği bir Üstada mahremâne arzetmek; vatan ve milletin anarşiliğe ve dolayısıyle bütün dünyayı titreten kızıl tehlikenin kucağına düşmemesini temennî etmek rejime bir hiyanet midir.. inkılâba dil uzatmak mıdır? Ve o takdîre ve tebcîle çok elyak ilim adamının aynı iftiralardan birkaç mahkeme teberri ettirdiği halde, aynı mevzularla zan altına alıp kimsesiz ve çok ihtiyar ve münzevî olduğu halde tevkif ve tecrid ederek taht-ı muhakemeye alıp bizim de bu ilmî nokta-i nazarımızı ve îmanımızı kurtarmak için çalışmalarımızı bir suç telâkki edip onun güya devletin emniyetini ihlâl suçuna delil ve bürhan göstermek hangi vicdanın âdilâne kararıdır? Mahkemenizden soruyorum, vicdanınıza bırakıyorum.
3-"Bedizzaman'ın resimlerini mukaddes bir şey imiş gibi taşımak ve mektubatını toplamak ve mektuplaşmak" diye olan sebebi ittihama gelince : Hayat-ı mâneviye ve bâkıyemi îdamdan kurtarmağa ve maddî hayatın lezzet ve saadetini tattırmağa ve benim gibi binlerle ferdlerin îmanlarının kurtulmasına eserleriyle vesile olan bir âlim-i küll ve bir müellif-i muhteremin, değil basit bir resmini taşımak, altın ve mücevheratla süsleyerek taşımak ve ona tebrik ve mektub göndermek ve onu sevenlerle tanışmak beşeriyetin her ferdi gibi benim de bir hakkımdır. Bu hukukumun bir suç konusu olacağını zannetmiyor ve son söz olarak diyorum ki; vatan ve millete ve insanlık camiasına hizmet edebilmek için, "Hâkim kimdir, başına gelen" fehvasınca iki vilâyetin ve birçok kazaların zâbıtasının dahi şehadet edebileceği şekilde; serserilikten, şahıslarını bu Nur Risaleleriyle kurtarıp başkalarını da kurtarmağa vesile olan Nur Şâkirdlerinin uzun senelerden beri bu vatan ve milete, bu vatandaki idareye yaptıkları vatanî hizmet binlerle kişilik zâbıta kuvvetinin hizmetinden hakikatta daha mühim iken ve takdire ve iltifata daha lâyık iken su-i tefsire uğratılarak âdeta bir ecnebî rejimi hesabına kasden hareket eder gibi bizleri tevkif ve mahkemelere verip işimizi, gücümüzü ayaklar altında bırakmak ve bîçâre evlâd ve iyâlimizi perişan edip ağlatmak hangi demokrasi kanunlarıyla, hangi yeminli ve yüminli âdil hâkimlerin vicdanî ve âdilâne kararlarıyla kabil-i te'lifdir? Mahkemenizden ve vicdanınızdan soruyorum. Ve büyük ve âdil Türk Milleti ve onun âli meclisi namına icra-yı adâlet eden muhterem mahkemenizden, pekçok fevâidi ve menâfii meydanda olup inkâr edemediğimiz bu eserlerin serbestiyetini ve bizim de beraetimizi taleb ediyorum. Afyon Cezaevinde Mevkuf
Safranbolulu
Mustafa Osman
Gizli cemiyet kurmak ve dinî hissiyatı âlet ederek devletin emniyetini bozabilecek hareketlerde bulunmaktan zanlı Bediüzzaman Said Nursî'nin, rejim aleyhindeki mevhum faaliyetine iştirâk ettiğim iddia edilerek suç konusu olarak gösterilen mes'elelere karşı derim ki:
1-Evet, ben de birçok Nur Talebeleri gibi hakikî Türklüğe ve İslâmiyete yaraşan ve tarihî bir şeref ve faziletimiz olan terbiye-i medeniye-i dinîyeyi ve millî bir şiar olan ahlâk-ı Kur'aniyeyi öğrenerek vatan ve millete faideli bir uzuv olmak ve yabancı ideolojilerin te'siratından korunarak din ve îmanımı muhafaza ve öğrenmek kasdıyla Nur Risalelerini tedârik ederek okumağa başladım. Ecdadımızın, tarihlere şan salıp nam veren ahlâk ve şerefini pây-mâl eden sefahet ve rezaletin ve ahlâk-ı seyyienin cemiyet hayatını zehirlediği ve kötü ahlâk sahiplerini dahi iğrendirecek derecede sokaklara kadar sardığı ve efkâr-ı âmmeyi telâşa düşürdüğü ve her sınıf ailenin ocağı başında dedikodu mevzuu olduğu ve efkâr-ı âmmenin bir dili mahiyetindeki gazete ve mecmuaların ahlâk zabıtası haberleri şeklinde ve muhtelif mevzulardaki tenkidlerine sebep olan bu elîm ahvalin pek sür'atle genişlediği ve âdeta umumîleşmek istidadını gösterdiği bir devrede; düştüğüm ahlâksızlık uçurumundan dinî, ahlâkî, içtimaî, edebî dersleriyle, her müslim okuyucusunu kurtardığı gibi beni de kurtaran Risale-i Nur Külliyatını okumak ve benim bu eserleri okuduğumu bilen ve işiten vatandaşlarımın tehzib-i ahlâk etmek için benden musırrâne istemeleri üzerine onlara Risale vermek ve dolayısıyla serserileşmiş ve serserileşmek ve vatan ve millete muzır bir hale gelmek istidadını gösteren ferdleri bu Risalelerle, bu Nurların müessir telkinatlarıyla kurtarıp beşeriyete faideli birer insan olmalarına hâdim ve vesile olan ve memleketimizde de sirayeti ve salgını görülen ve bütün dünyayı titreten kızıl vebâ komünizm tehlikesine karşı dinî ve müessir telkinatı bakımından mânevî bir mücahid olan Bediüzzaman takdir ve tebcile lâyık, kudsî ve mânevî mücahedesinin nurlu ve müessir silâhı olan ve yirmi senede yirmibin ve belki çok fazla adamı vatan ve millete faideli bir hale sokmağa vesile olan Nur Risalelerini okutmak ne derece şahsım için bir suç mevzuu ve müellif-i muhteremi için sebeb-i itham olabilir, vicdanınıza soruyorum?
2-Savcılık Makamının, "mevzudur" diye gayr-i ilmî iddia ettiği hadîsin hadîs kitaplarında sahih olduğu; hadîs âlimlerinin kabuliyle ve Hürriyetten evvel Meşrutiyet devri ulemâsına Japonya'nın ve İngiltere Anglikan Kilisesinin sorduğu sualler münasebetiyle, o devrin allâmeleri olan İstanbul âlimleri, Bediüzzaman olan müellif-i muhtereme sorarak, şimdi ismi "Beşinci Şuâ" olan eserde görülmekte olan o zamanki bu hadîsin te'vilen cevaplarını o ehemmiyetli âlimlerin kabûl edip itiraz edememeleriyle sahih olduğu kat'î sabittir.
Hem yalnız Risale-i Nur'un bu kısmı değil; bütün hakikatleri ve dersleri hiçbir hakiki İslâm âliminin itiraz edemiyeceği kadar kuvvetli hakikatlerdir ki; Diyanet riyaseti başta olarak bütün memleketteki hakikî âlimler kabûl ve tâzime, tâ devr-i Meşrutiyetten beri mecbur kalmışlar. O hakikatları ve o kuvvetli bürhanları ismi âlim olan ve hakikat ilminden bîbehre bir-iki ferdin itiraz ve iddiası çürütemez. Hem gayet gülünç olur. Maddî ve mânevî menafii zâhir olan ve vatanın her tarafında ve her sınıf halk tabakasında hayat-ı bâkiyelerini îdamdan kurtarmak için takdir ile okunan ve onunla îmanlarını kurtardıklarından müellif-i muhteremine ebedî minnetdâr kalan binlerle vatandaşın faidelendiği Kur'an ve îman hakikatlarına meftun olarak müellifine bir şükran burcu olarak bir mektup yazmak ve sebeb-i itham olan hadîsin inkâr edilmeyen hakikatlarına istinad ederek bazı ef'al ve âsâra nazar edip hadîsin mazharı olan şahıs bu memlekette zuhur etmiş gibi bakmak ve böyle bir zanna düşerek ve birçok İslâm âlimlerinin ihbaratına dayanarak bazı hatâların tâmiri cihetine gidilmesini bir fütûhat-ı Kur'aniye kabûl edip izhâr-ı şâdumânî eylemek ve bu görüş ve nokta-i nazarını eserleriyle tefeyyüz ettiği bir Üstada mahremâne arzetmek; vatan ve milletin anarşiliğe ve dolayısıyle bütün dünyayı titreten kızıl tehlikenin kucağına düşmemesini temennî etmek rejime bir hiyanet midir.. inkılâba dil uzatmak mıdır? Ve o takdîre ve tebcîle çok elyak ilim adamının aynı iftiralardan birkaç mahkeme teberri ettirdiği halde, aynı mevzularla zan altına alıp kimsesiz ve çok ihtiyar ve münzevî olduğu halde tevkif ve tecrid ederek taht-ı muhakemeye alıp bizim de bu ilmî nokta-i nazarımızı ve îmanımızı kurtarmak için çalışmalarımızı bir suç telâkki edip onun güya devletin emniyetini ihlâl suçuna delil ve bürhan göstermek hangi vicdanın âdilâne kararıdır? Mahkemenizden soruyorum, vicdanınıza bırakıyorum.
3-"Bedizzaman'ın resimlerini mukaddes bir şey imiş gibi taşımak ve mektubatını toplamak ve mektuplaşmak" diye olan sebebi ittihama gelince : Hayat-ı mâneviye ve bâkıyemi îdamdan kurtarmağa ve maddî hayatın lezzet ve saadetini tattırmağa ve benim gibi binlerle ferdlerin îmanlarının kurtulmasına eserleriyle vesile olan bir âlim-i küll ve bir müellif-i muhteremin, değil basit bir resmini taşımak, altın ve mücevheratla süsleyerek taşımak ve ona tebrik ve mektub göndermek ve onu sevenlerle tanışmak beşeriyetin her ferdi gibi benim de bir hakkımdır. Bu hukukumun bir suç konusu olacağını zannetmiyor ve son söz olarak diyorum ki; vatan ve millete ve insanlık camiasına hizmet edebilmek için, "Hâkim kimdir, başına gelen" fehvasınca iki vilâyetin ve birçok kazaların zâbıtasının dahi şehadet edebileceği şekilde; serserilikten, şahıslarını bu Nur Risaleleriyle kurtarıp başkalarını da kurtarmağa vesile olan Nur Şâkirdlerinin uzun senelerden beri bu vatan ve milete, bu vatandaki idareye yaptıkları vatanî hizmet binlerle kişilik zâbıta kuvvetinin hizmetinden hakikatta daha mühim iken ve takdire ve iltifata daha lâyık iken su-i tefsire uğratılarak âdeta bir ecnebî rejimi hesabına kasden hareket eder gibi bizleri tevkif ve mahkemelere verip işimizi, gücümüzü ayaklar altında bırakmak ve bîçâre evlâd ve iyâlimizi perişan edip ağlatmak hangi demokrasi kanunlarıyla, hangi yeminli ve yüminli âdil hâkimlerin vicdanî ve âdilâne kararlarıyla kabil-i te'lifdir? Mahkemenizden ve vicdanınızdan soruyorum. Ve büyük ve âdil Türk Milleti ve onun âli meclisi namına icra-yı adâlet eden muhterem mahkemenizden, pekçok fevâidi ve menâfii meydanda olup inkâr edemediğimiz bu eserlerin serbestiyetini ve bizim de beraetimizi taleb ediyorum. Afyon Cezaevinde Mevkuf
Safranbolulu
Mustafa Osman
Ses Yok