Müdafalar | Müdafalar | 122
(1-190)
(Emirdağlı Mustafa Acet'in Müdafaasıdır)
Afyon Ağır Ceza Mahkemesine
Makam-ı iddianın, Üstadım Bediüzzaman'ın mevhum suçuna beni iştirak ettirmesine karşı kısaca derim ki:
İntisabımdan zerre kadar pişman olmayarak, Üstadıma ve Risale-i Nur'a yaptığım hizmetim, ancak bir derya kadar lûtuf ve ihsana karşı bir damla ile mukabele gibidir. Nasılki gayet kıymetdar elmas hazinelerine sahib olmak yolunda küçük cam parçaları tereddütsüz feda edilirse, ebedî hayatımı kurtarmağa vesile olan Risale-i Nur uğrunda hayatımı feda etmeğe her an hazırım. Uhrevî ve dünyevî hadsiz menfaatları tahakkuk eden Risale-i Nur'dan ayrılmam. Fânî ve ehemmiyetsiz hapislerin ve sıkıntıların hatırı için, kısa ve dağdağalı hayat-ı dünyeviyeye zarar gelmemek için o menfaat-ı azîmeyi terketmek, Risale-i Nur'a ve Üstadıma karşı durgunluk göstermek; o mübârek Üstada, o kudsî allame-i zamana ve Onun birtek gayesi olan îman ve Kur'an'a büyük bir ihanet olduğunu biliyorum. Ve Onun izin ve emrinden zerre kadar hilaf-ı hareket etmek istemiyorum.
Muhterem Hey'et-i Hâkime!
Zehirli mikropların güzel vatanımıza dağıtmak isteyen Bolşevizme karşı kuvvetli bir cephe alan büyük bir din âlimine fakirliğimle talebe olmaklığım neden çok görülüyor? Şüphesiz bu vaziyet isbat ediyor ki; Nur'lardaki zenginlik, dünyevî zenginliğin pek fevkındedir. Benim gibi milyonları aşan Türk gençliğinin îmanlarını kurtarıp vatana nâfî birer uzuv olmaları için, Üstadımı ve Risale-i Nur'u daima serbest bırakınız. Biz Türk gençliğinin Risale-i Nur'a ihtiyacımız, kapalı zindanda kalmış bir kimsenin havaya ve zifiri karanlıkta bulunan bir adamın ziyâya ve çöldeki aç ve susuz kalmış bir insanın suya ve gıdaya ve denizde boğulmak üzere bulunan herhangi bir kimsenin cankurtaran gemisine olan ihtiyacından binler derece daha ziyadedir. İşte yukarıda bir kısmını tâdât ettiğim mezkûr hakikatlardan dolayı fevkalâde hüsn-ü zan ve teveccühümüzü kazanan ve kopmaz bir bağla kendimizi ona bağladığımız Bediüzzaman'ı ve O'na hüsn-ü niyet ile talebe olan çok bîçâreleri böyle hapislerde çürütmek adâletin şerefiyle kabil-i te'lif olamaz.
Afyon Cezaevinde Mevkuf
Emirdağlı
Mustafa Acet (Halil Çalışkan'ın Müdafaasıdır)
Afyon Ağır Ceza Mahkemesine
Muhterem Hey'et-i Hâkime!
Makam-ı iddia tarafından bana tebliğ edilen iddianamede: Üstadım efendime hizmetimi büyük bir suç olarak gösteriyor. Bin dokuzyüz kırkdört yılında teşrif ederek dört seneden beri kazamızda misafireten ikâmet buyuran ve kendileri kırk senedenberi bütün dünya lezzetini ve istirahatını terk edip sırf îman ve İslâmiyete ve hususan vatanımızda îman ve âhiret yolunda müslümanların saadet-i ebediyelerini kurtarmağa çalışan ve bilhassa müslüman ve Türk olan milletimiz arasında dinimize çok zarar veren, maddî ve mânevî zararı pekçok olan bolşevikliğin muzır fikirlerinin millet arasına girmesi ve buna benzer vatan ve millete zararlı olan şeylere Risale-i Nur'un îmanî ve ahlâkî olan dersleriyle sed çeken ve bütün dünya âlimleri tarafında tahsin ve takdire lâyık olan Risale-i Nur'a ve Üstadıma müftehirâne üç sene arasıra hizmetim adâlet huzurunda bir suç mu teşkil ediyor? Ve bu hususta yine suç olarak gösterilen, hizmet için terziliğimi de terk ettiğimi yazıyor ki; böyle hak ve hakikat ve Kur'an-ı Kerîm'in hakiki bir tefsiri olan Risale-i Nur'a ve Üstadıma canımı dahi fedâ etsem, büyük bir suç sayılıp vatan haini olarak mı tanınırım, sizden soruyorum?.. Sayın Reis Bey!
Risale-i Nur'un bir kısım parçalarını okudum ve yazdım. Cenâb-ı Hakk'a hadsiz şükrolsun ki; ötedenberi kalbimde yaşayan ilme karşı fevkalâde bir iştiyakla bu Risalelerden istifadeye başladım. Bunlarla pek yakından alâkadar olduğum halde; içinde, ne halkı hükümet aleyhine teşvik ve ne de emniyeti bozacak ve gizli bir cemiyet kurmağa dair hiçbir şey görmediğim gibi, Üstadımdan da gerek mehdiliğe ve müceddidliğe ve gerekse bu hareketlere dair hiçbir şey işitmedim. Risale-i Nur'un ve Üstadımızın ve biz talebelerin yegane gâye ve hizmetimiz; İslâmiyete, hususan Türk milletine îman ve ahlâk cihetinde kudsî bir hizmettir. Elbette Risale-i Nur'a ve hâdimlerine bu hizmetleri için ilişmemek lâzımdır. Bizim gaye ve maksadımız budur. Başka hiçbir şey değildir. Ve bu vazifemiz de rızâ-yı İlâhî içindir. Zaten böyle bir kudsî vazifeyi dünyaya ve dünya menfaatine âlet ederek yapmayız ve tenezzül etmeyiz. Böyle kalbinde îman ve âhiret meşgalesinden başka hiçbir dünyevî maksad ve gaye bulunmayan hâlis Nur Şâkirdlerine, iddia makamının hiçbir zaman hatırıma gelmiyen gizli cemiyet kurmak ithamlarına tahammül edemiyoruz.
İşte muhterem hey'et-i hâkime! Sizin, biz Risale-i Nur Telebelerinin gaye ve maksadlarını ve mahiyetlerini anladığınıza ve iddia makamının bize isnad ettiği suçlarla alâkamızın olmadığına kanaat getirdiğinize inanıyoruz. Bu vesile ile yüksek mahkemenizden ve vicdanlarınızdan kitaplarımızın serbest olarak iâdesini ve kendimizin beraetini taleb ederiz.
Afyon Cezaevinde Mevkuf
Emirdağlı
Halil Çalışkan
Ses Yok