Müdafalar | Müdafalar | 125
(1-190)
Ağır Ceza Mahkemesi Yüksek Katına AFYON Makam-ı iddianın şahsıma aid iddianâmesinde, medar-ı ittiham bir suç görmedim. İki aded "Zülfikâr Mecmuası"nın iki şahsa gönderilmesine vasıta olduğum ileri sürülerek, bunun bir suç olduğu ileri sürülüyor.
Ankara ehl-i vukufunun takdirkârane raporuna istinaden, Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği beraet kararı ve bu kararın Mahkeme-i Temyiz'in tasdikine iktiran etmesi, Risale-i Nur Külliyatının herkes tarafından okunabilir, parlak ve emsalsiz bir tefsir olduğu kanâatını tebârüz ettirdiğinden, yirmi seneden beri mütalaasıyla azim istifadeler te'min ettiğim bu hakâik-ı imâniye mecmualarından her isteyen vatandaşa vermeği bir vazife-i diniye ve imâniye bildiğimden, tâlib olan o iki şahsa da gönderildi.
Eğer bu hareketi kanunen bir suç teşkil ediyorsa, verilecek cezayı maaliftihar kabûl edeceğimi, aksi takdirde beraet kararının verilerek adâletin izhârını yüksek mahkemenizden isteyerek mâruzatıma son veriyorum.
Afyon Cezaevinde Mevkuf Ispartalı Re'fet Barutçu (İbrahim Edhem'in Müdafaasıdır) Ağır Ceza Mahkemesi Yüksek Katına AFYON Afyon Cumhuriyet Savcılığının iddiasıyla, Bediüzzaman'ın eserlerini okuduğumdan ve bulunduğum yerlerde arzu edenlere okutmak suretiyle verdiğimden bahisle, "emniyet-i hükûmeti ihlâl etmek" suçuyla mahkemenize verilmişim.
Bediüzzaman'ın, hem kendisini, hem eserlerini Denizli Mahkemesinden beraet etmiş olduğunu iki sene evvel Sandıklı köylerinde imamette bulurken öğrendim. Mesleğim hocalık ve vazifem imametlik olması dolayısıyla, o vakitler elime geçirdiğim Risale-i Nur nâmı altındaki Bediüzzaman'ın eserlerinden okudum. Her okuduğum kitabı, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat Mezhebine tam mutabık gördüm. Ve fikrime tam mutabık bulduğumdan çoklarına okudum ve kendime tedarik ettim ve arzu eden ehl-i imâna verdim; onlar da okuyordu..
Gerek Kütahya'da ve gerekse bura sorgu dairesinde daha çok sorulan suallere lâzım olan cevabları doğru olarak söylediğim için, "Siz Üstadınız Said Nursî'ye müceddit diyorsunuz, gizli cem'iyet kuruyorsunuz, hükümetin emniyetini ihlâl ediyorsunuz!" demekle karşılaştım.
Ben yüksek mahkemenizde her iki sorgu dairesinde söylediğim gibi tekrar ile derim: Üstadımıza, bazı talebeleri müceddit gibi isimler vermişlerse de, Üstadımız, mücedditliği şahsına kabûl etmediğini elime gelen bazı mektublarında okumuştum. Gizli cem'iyet ise; mevcud olmadığını iddia makamı da anlamış ki, "gizli cem'iyetleri yok" diye bir kısım kardaşlarımızı tahliye etmişti.
Ben hükûmetin emniyetini bozmuş değilim, bilakis âsâyişine hizmet etmişim. Ve hiçbir kimse böyle bir suçu bize süremez. Böyle hiç yoktan bizi perişan eden gizli düşmanların şerrinden bizi kurtarmanızı ve bu vatan ve milletin saadet-i dâreynine bu asırda hakiki bir sebeb olan Risale-i Nur'un serbestiyetine karar verilmesiyle, beraetimi büyük bir ümid ve kanâatle âdil mahkemenizden taleb ederim.
Afyon Cezaevinde Mevkuf
Balıkesir'in Balya Kazasından İbrahim Edhem Talas (Sabri'nin Müdafaasıdır)
Ağır Ceza Mahkemesi Yüksek Katına AFYON (Özü : Yazlı Savunmadır.) Muhterem Yargıçlar! İddia makamı ve sorgu yargıcı, "memleketin dahili düzen ve âsâyişini bozmak, dini âlet ederek rejim aleyhine tahrikatta bulunmak" iddiasıyla bizleri huzurunuza sevketmiş bulunuyor. Bin yılı mütecaviz zamandan beri Türklerin kudsî ahkâmını muhafaza için şehid verdikleri Kur'an'a bu gün hizmet edebilmek veya onun ahkâmına sadâkat göstermek suç mudur? Cumhuriyet idaresinin büyük bir suhûletle ve vatandaşlara dinî bir metod olarak kabûl ettiği Kur'an'ımıza hizmet ve onun irşad ettiği yolda ibadet ve tetebbu' etmek Teşkilât-ı Esasiye kanunumuzla te'minat altına alınmıştır. Tamamen yersiz bir şekilde açılan bu dava hem bizi perişan ve hem de devletin yüksek adâletini fuzûlen işgal ediyor. Bu büyük Türk ve Türkleşmiş millet, din ve imân ve nâmus mefhumlarında en ciddi bir câmiadır.
Hem hiçbir vakit Kur'an'dan ayrılmak istemez. İndî mütalâalar, muvakkat dünya zevkleri için bizi hiçbir türlü Kur'an'dan ayıramaz. Kezâ; iddia makamının bana isnad ettiği cürm eğer mevcud ise, -tâbirden anlaşılacağı üzere- diğer bir "Santral Sabri" ye aiddir. Ben, "Santral Sabri" değilim. Bu ise; iddia makamının, sorgu yargıçlığının yapmış oldukları ilk tahkikatın ne derece sathi olduğunun bâriz bir misalidir. Santral Sabri ise; Bediüzzaman'ın hüsn-ü teveccühünü kazanmış, bir "Santral Sabri" şeklinde isimlenmiş ve birçok kitablarda "Hulûsî-i sâni"nâmı verilmiş bir âlimdir. Tahkikat netaici ise, böyle bir şeref ve şöhreti, zehulen bile olsa bana atfetmiş ve bana şeref ve şöhret bahşetmiştir. Ayrıca, "Hoca Efendi ile görüşmek üzere Isparta, Denizli ve Emirdağı'na gittiğim"iddia ediliyor. Herkes istediği adamla görüşebilir. Beraet etmiş zatla görüşmek bir suç mudur? Emirdağ'ına geçen sene gidişim, ticaret kastıyladır.
Hoca Efendi ile de o vesile ile görüşmüşüm. Beraet etmiş bir hemşehri ile görüşmek medar-ı mes'uliyet olur mu? Onaltı sene zarfında ilmine hürmet ettiğim bir âlim ile ancak üç defa görüşüp, elini öpebilmek fırsatının zuhuru bir suç mudur? Isparta'dan Konya'ya götürmüş olduğum, Asâ-yı Mûsâ Mecmuası ve bir kısım Mektublar ve Sözler'dir. Bunların herbiri Denizli Mahkemesince beraet kazanmışlardır. Eğer bu risalelerde devletin emniyetini ihlâl edecek bir unsur bulunsaydı, yazıhanemde alenî teşhir etmezdim. Bir vilayette, dinî bilgileri bilmek için dinî bir eser yazmaları suç mudur? Kezâ, bu eserin okunmasını vatandaşlara men'eden bir emir de mevcud değildir. Bahusus bu eserlerin ilmî bir eser olduğuna dair ilmî hey'etin raporları, Denizli Mahkemesinin beraet kararları ve yüksek Yargıtay'ın da bu babta içtihad kararları mevcuttur. Bende bulunan eserler ise; arz edilen bu muhtelif ilim süzgeçlerinden geçmiş, bahsolunan muayyen risalelerdir. Bu risaleler ise, iddianın aksine olarak, satmış değilim. Ancak evlerinde mütalaâ edilmek üzere bazı kimselere emaneten verilmiştir.
Ses Yok