Müdafalar | Müdafalar | 128
(1-190)
Mustafa Ramazan BALIKESİR EHL-İ VUKUF RAPORU
Ağır Ceza Mahkemesi Reisliğine
Tasdik edilen üç risalenin münderacatı, üç evrakta ayrı ayrı ikmal edilmiştir. Bunlardan birisi: Zülfikar Mu'cizât-ı Ahmediye (A.S.M.) ve Kur'aniye Mecmuasıdır. Bu mecmuada: Müellif, Kur'an mu'cizelerinden tenkid ve itiraza maruz âyetlerle bazı kimselerin vesvese ve şüphelerini dâî âyetlerin hakikatlarını ve hikmetlerini beyan etmiş.. belâgat ve fesâhat-ı Kur'aniyeyi, ilmî kaidelerle isbat etmiş. Kur'an-ı Kerim'in had ve sonu olmayan i'cazları ve Kur'an-ı Kerim'in hikmet-i kudsiyesiyle felsefe hikmetinin mücmel surette muvazenesi ve Fahr-ı Alem (A.S.M.) Efendimizin mu'cizeleri ve ahirete imândan bahsedilmektedir.
Asâ-yı Mûsâ Mecmuasında: Zındıklara ve küfr-ü mutlaka karşı, İslâmiyetin kuvvetli müdafaası; Onbir Hüccet-i İmâniyeyi hâvi Hüccetullahü'l-Baliğa Risalesi; İhlas hakkında, iktisad ve kanâat, israf ve tebzire dair beyanatı..
Siracü'n-Nur Mecmuasında: Bir münâcât ile başlamış; hastalara bir merhamet, bir teselli mânevi bir reçete, hastaları ziyaret; çocuk taziyesi; ihtiyarlar hakkında yirmialtı türlü rica ile, hikmet-i istiaze ve vahdaniyet-i İlâhiye bürhanlarından otuzüç delil; Denizli Mahkemesi müdafaanâmesi; Kur'an'ın bizi siyasetten şiddetle men'etmesi; Ankara ehl-i vukufunun müellifin masumiyetine karar vermesi ve eşrat-ı kıyametten yirmi mes'elenin te'villerini hâvîdir.
Binâenaleyh; bu mecmuaların hiçbirisinde, hükûmetin siyasetiyle alakalı bir yazı olmadığı kanâatımı yüksek mahkemelerine arz eylerim.

TEŞEKKÜRNÂME
Afyon Ağır Ceza Mahkemesine
Ben bütün samimiyetimle sizlere teşekkür ediyorum ve Afyon'u da ve adliyeyi de tebrik ediyorum ki, sizin gibi muhakkik ve vicdanlı zatları bulmuş ki; makam-ı iddianın ve ehl-i vukufun bendeki şiddetli ameliyat-ı cerrahiyelerine merhem sürdünüz.
Bu onbir ay emsalsiz tecridle ve konuşturmamakla olan ağır elemlerimi bu son kararnâmenizle sildiniz, hiç eser bırakmadınız. Şekva yerine şükür ettirdiniz. Eğer bazı arkadaşların ricaları ve Temyiz dairesine de sizin bu müdakkikâne kararınızı okutmak fikrimiz olmasaydı, kararınızı hiç temyiz etmeyecektik.
Hakikaten; hakiki adâletinizin bir nev'i kerameti hükmündedir ki: Benim kaç mahkememde izin verilseydi okuyacağım Risale-i Nur'un dünyaya bakan aynı noktalarını kararnâmenizde yazmanızdır. Risale-i Nur'un tam kıymetini anladığınızdan ve âlimâne hulâsa ettiğinizden, sizlere ruhum "bin Barekallah" der.
Said Nursî

Afyon Ağır Ceza Mahkemesine
Elli bir sahife kararnâmenin bana ve Nurlara ait olan kırk küsur sahifesini, gayet ehemmiyetli bir mübarek eser olarak gördüm. Ve hey'et-i hâkimenin kıymet-i ilmiyelerini ve adâletlerini ve geniş tahkikatlarını gayet parlak gösterdiğinden, benim aleyhimde olsa da ruh-u canımla o kıymettar eserin neşrine taraftarım; sizlere minnettarım. Çok rica ederim ki, o şaheserin teksiri için bize izin veriniz.
Afyon Cezâevinde Said Nursî


Ellibir sahifeden, Nur'a ve müellifine aid kırk sahifedir. Risale-i Nur'un mahrem parçalarından çıkarılmış. Güya aleyhimizdedir. Halbuki, onları mes'ul eder. Aleyhimizdeki kararnâmedendir. Ve hakikaten lehimizde olduğundan, Nur'un eczaları içine girmeğe hak kazanmış.
Said Nursî

AFYON MAHKEMESİ KARARNÂMESİNDEN "Birinci Mes'ele'nin yazıldığından hayli zaman sonra zuhur eden hadise, tam te'vilini göstermiş, şöyle ki:
Hadiste : "O Süfyan bir su içecek, eli delinecek." denilmiş. Yani : Bir çeşid su olan rakıyı, su gibi çok içecek. O sebepten batnı su tulumbası gibi olacak. Ve o su hastalığı yüzünden, zulüm ve hile ile topladığı milyonlar malı su gibi elinden akacak, ecnebi doktorların boğazına girecek. Mesmuatıma göre; üç senede, üç milyona yakın liraları tedavisine gayet israf ile sarfeden bir insan, asrımızda göründü. Hayatının lisan-ı haliyle dedi: "Bu hadisin te'vilini bende görünüz." Hem "Bir su içecek, eli delinecek." kudsî sözünün, ne kadar mânidar ve mu'cizekâr olduğunu vefatıyla bildirdi, gitti..."
299.sahifede : "Fitne-i âhirzaman o kadar dehşetlidir ki, kimse nefsine hâkim olamaz. " İşte dans ve tiyatro gibi zamanın lehviyatları, kebâirleri ve bid'aları, birer câzibedarlıkla pervane gibi, nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder."
311.sahifede: "İslâm Deccalının bir gözünde teshir edici bir manyetizma bulunur." Yani: Bir gözü ötekine nazaran kör hükmündedir. Çünki, kâfir-i mutlak bulunduğundan yalnız ve münhasıran bu dünyayı görecek bir tek gözü var. Ben, bir mânevi âlemde İslâm Deccalını gördüm. Bir gözündeki teshir edici manyetizmayı gözümle müşahede ettim. Onu bütün bütün münkir bildim. İşte bu inkâr-ı mutlaktan çıkan bir cüretle ve cesaretle, mukaddesata hücum eder. Avam-ı nas, hakikat-ı hâli bilmediklerinden hârikulâde bir iktidar ve cesaret zannederler. Ve hem, gizli ve dehşetli olan mahiyetine bakmayarak, kahramanlık damarıyla onu alkışlarlar. onun aynı zamanına cifirle ve bir münasebetle işaret ettiği gibi, ehl-i dalâletin camilere tagiyâne tecavüz edeceğini gösteriyor.
_________
Haşiye: Barla'da tedkikatı icra edilmiş olan asârdan istihraç edilen ve herbirisi dinî mev'ize ve mektub mahiyetinde bulunan Lem'alar: Muhteviyat itibariyle yukarıda tafsilen arz ettiğim Asâ-yı Musâ, Zülfikar, Siracü'n-Nur Mecmualarından müstahrec olduğu ve hey'et-i mecmuasının; âmme-i İslâmiyeyi, imânın takviye sadedinden dinî ve ahlâkî ve içtimaî birer izah ve nasihat mahiyetinde bulunduğu ve binaenaleyh bunların, "Dini âlet ittihaz etmek suretiyle emniyet-i dâhiliyeyi ihlâl edecek mahiyetteki ef'al ve harekâtı hâiz olmadığı" kanâatına vardığımı mübeyyen netice-i tahkikatımı, meş'ur işbu mahalle zeylen tahşiye kılındı.
Ses Yok