Müdafalar | Müdafalar | 145
(1-190)
(Risale-i Nur tesmiyesinin dokuz sebebleri içinde yalnız birisine ilişmişler. Nur isimli has şâkirdlerinden göremiyoruz demişler. Hâşiyede cevap verildiği gibi, şimdi de Nuri Benli ve Küreli Saatçı Nuri, Nur hizmetinde mümtazdırlar. Demek tenkid edemiyorlar. Cüz'i bahânelere mecbur oluyorlar.)
Yirmialtıncı Söz Risalesinde, otuzüç adet Sözlerin ve otuzüç adet Mektubların, otuzbir adet Lem'aların ve onüç adet Şuaların mecmuuna Risale-i Nur denilmesinin sırrı şudur ki: Bütün hayatımda Nur kelimesi her yerde bana rast gelmiş. Ezcümle, karyem Nurs'dur, merhum validemin ismi Nuriyedir. Nakşî üstadım Seyyid Nur Muhammed'dir. Kadiri üstadlarımdan Nureddin, Kur'an üstadlarımdan Nurî, talebelerimden benimle en ziyade alâkadar Nur isimli bulunanlarıdır. (Ne garibdir ki, mühim Nur şâkirdleri arasında Nuri isimli kimseye rastlanmamaktadır.) (Haşiye) Hem kitaplarımı en ziyade izah ve tenvir eden nur temsilleridir. Hem hakaik-ı İlâhiyede müşkilatımın ekserini halleden esmâ-i Hüsnâdan Nur ism-i Nurânisidir. Hem Kur'ana şiddet-i sevk ve inhisar-ı hizmetim için hususi imamım Osman-ı Zinnûreyn'dir. (R.A.)
***
(Hücumat-ı Sitte ve zeyli, hem yirmi sene evvel, hem şiddetli ve zâlimâne bir tecavüze karşı hem gayet mahrem, hem mahkemeleri görmüş, hem hiddet zamanında yazılmış, hem ikinci harb-i umumi zamanı, o hiddeti haklı göstermişken; şimdi yazılmış bir suç sayıp müsadere etmek adaletten çok uzaktır.) Hücumat-ı Sitte'nin Zeyli başlıklı yazı : "İstikbalde gelecek nefret ve tahkirden sakınmak için şu mahrem zeyl yazılmıştır. Yani : Tuh, o asrın gayretsiz adamlarına!.. denildiği zaman, yüzümüze tükrükleri gelmemek veyahut silmek için yazılmıştır. Avrupa'nın insaniyetperver maskesi altındaki vahşi reislerinin sağır kulakları çınlasın ve bu vicdansız gaddarları bize musallat eden o zâlimlerin görmeyen gözlerine sokulsun. Bu asırda yüzbin cihette yaşasın cehennem dedirten mimsiz medeniyetperestlerin başlarına vurulmak için yazılmış bir arzuhaldir." yazısıyla başlıyor.
"Bu yakınlarda ehl-i ilhadın perde altındaki tecavüzleri gayet çirkin bir suret aldığından çok biçâre ehl-i imana ettikleri zalimâne ve dinsizcesine tecavüz nev'inden, hususî ve gayr-i resmî kendim tamir ettiğim bir mâbedimde bana ve hususî bir-iki kardeşimle hususi ibadetime ve gizli ezan ve kametimize müdahale edildi. Ne için Arabî kamet ediyorsunuz ve gizli ezan okuyorsunuz denildi. Sükutta sabrım tükendi. Kabil-i hitab olmayan öyle vicdansız alçaklara değil, belki milletin mukadderatiyle keyfî istibdat ile oynayan bir kısım fir'avun-meşreb gizli komitenin başlarına derim ki: Ey ehl-i bid'a ve ilhad! Altı sualime cevap isterim.
Birincisi : Dünyada hükümet süren, hükmeden her kavmin hatta insan eti yiyen yamyamların ve vahşi canavar çete reislerinin dahi bir usulü var. Bir düstur ile hükmeder. Siz hangi usul ile bu acip tecavüzü yapıyorsunuz? Kanununuzu ibraz ediniz. Yoksa bazı alçak me'murların keyiflerini kanun mu kabul ediyorsunuz? Böyle hususi ibadette kanun olmaz."
***
(Medar-ı teessüftür ki; hem eski, hem mahrem, hem hakikatlı olan İşârât-ı Seb'a'da bir-iki cümleye ilişip müsaderesine ve bize suç yapmağa çalışmışlar. Halbuki o hakikat o kadar kuvvetlidir ki, bütün beşeriyete ve dünyaya ilan edilecek bir maslahat-ı hayat-ı içtimaiyedir.)
Dünyada en büyük ahmak odur ki; dinsiz serserilerden terakkiyi ve saadet-i hayatiyeyi beklesin. Böyle ahmaklardan mühim bir mevkiyi işgal eden birisi demiş ki: "Biz Allah Allah diye diye geri kaldık. Avrupa top tüfenk diye diye ileri gitti." Bu ahmakların arkasında bedbaht gafiller de bulunduğundan deriz ki: Ey bîçâreler! Bu dünya bir misafirhânedir. Mâdem ölüm var, kabre girilecek. Bu hayat gidiyor, bâki bir hayat geliyor. Bir def'a top tüfenk denilse, bin def'a Allah Allah demek lâzımgelir.
***
(Mûcib-i hayrettir ki: Onaltıncı Lem'ada bizim lehimizde olan bir cümleyi aleyhimize çevirip o kıymettar menfaatli risalenin müsaderesine meyil göstermişler.)
Onaltıncı Lem'a'dan: Harb belâsı bizim hizmet-i Kur'aniyemize mühim bir zarardır. Kadir-i Külli Şey bir dakikada bu zulümatlı ve rahmetsiz bulutları izale edip hakaik-ı şeriatı güneş gibi gösterir. Onun rahmetinden bekleriz ki, bize pahalı satmasın. Baştakilerin başlarına akıl ve kalblerine iman versin, o vakit kendi kendine iş düzelir. "Madem ki sizin elinizdeki nurdur. Nurdan zarar gelmez. Neden arkadaşlarınıza ihtiyat tavsiye ediyorsunuz?" Bu suale karşı muhtasar cevabım şudur:
Baştaki başların bir kısmı sarhoştur; okumaz, okusa da anlamaz.. yanlış mâna verip ilişir. İlişmemek için aklı başına gelinceye kadar göstermemek lazımdır. Onun için kardeşlerime tavsiye ediyorum ki: İhtiyat etsinler, naehillerin ellerine hakikatları vermesinler." denilmektedir.
***
(Tesettür, Kur'an'ın emri ve çok kuvvetli cevabı verilmiş ve eski yazılmış ve cezayı çektirmişken yine suç yapmaları ve İhtiyar Lem'asından gayet kıymetli ve herkese menfaatli ve Rehberde yazılmış bir hakikatın yalnız başını yazıp bir suç mevzuu diye müsaderesine yürümek gösteriyor ki: medar-ı tenkid bir şey bulamıyorlar.)
Yirmidördüncü Lem'a'da tesettür hakkında, tesettür Kur'an'ın emri olduğunu izahdan sonra: "Mesmuatıma göre merkez-i hükümette çarşı içinde, gündüzde, ahalinin gözleri önünde, gayet âdi bir kundura boyacısı, dünyaca rütbeten büyük bir adamın açık bacaklı karısına sarkıntılık etmesi, tesettür aleyhinde olanların hayasız yüzlerine bir şamar vuruyor." denilmektedir.
Yirmialtıncı Lem'a'da ihtiyarlar hakkında ; "Ankara'nın eskimiş kal'asının başına çıktım. O kal'a tahaccür etmiş hâdisat-ı tarihiye suretinde bana göründü. Benim ihtiyarlığım, kal'anın ihtiyarlığı, şanlı Osmanlı Devletinin ihtiyarlığı, hilafet saltanatının vefatı bana gayet hazin geldi. Firkatli bir halet içinde geçmiş zamanın derelerine ve gelecek zamanın tepelerine baktım. Mâzi, teselli yerine dehşet verdi; istikbal, benim ve emsalimin ve nesl-i âtinin büyük ve karanlık bir kabri suretinde göründü. Hazır günüme baktım. Ölümle bir hareket-i mezbuhânenin ızdırabını çeken cismimin cenazesini taşıyan bir tabut suretinde göründü." denilmektedir.
______
Haşiye : O zaman öyle idi. Şimdi yirmi sene oldu.
Yirmialtıncı Söz Risalesinde, otuzüç adet Sözlerin ve otuzüç adet Mektubların, otuzbir adet Lem'aların ve onüç adet Şuaların mecmuuna Risale-i Nur denilmesinin sırrı şudur ki: Bütün hayatımda Nur kelimesi her yerde bana rast gelmiş. Ezcümle, karyem Nurs'dur, merhum validemin ismi Nuriyedir. Nakşî üstadım Seyyid Nur Muhammed'dir. Kadiri üstadlarımdan Nureddin, Kur'an üstadlarımdan Nurî, talebelerimden benimle en ziyade alâkadar Nur isimli bulunanlarıdır. (Ne garibdir ki, mühim Nur şâkirdleri arasında Nuri isimli kimseye rastlanmamaktadır.) (Haşiye) Hem kitaplarımı en ziyade izah ve tenvir eden nur temsilleridir. Hem hakaik-ı İlâhiyede müşkilatımın ekserini halleden esmâ-i Hüsnâdan Nur ism-i Nurânisidir. Hem Kur'ana şiddet-i sevk ve inhisar-ı hizmetim için hususi imamım Osman-ı Zinnûreyn'dir. (R.A.)
***
(Hücumat-ı Sitte ve zeyli, hem yirmi sene evvel, hem şiddetli ve zâlimâne bir tecavüze karşı hem gayet mahrem, hem mahkemeleri görmüş, hem hiddet zamanında yazılmış, hem ikinci harb-i umumi zamanı, o hiddeti haklı göstermişken; şimdi yazılmış bir suç sayıp müsadere etmek adaletten çok uzaktır.) Hücumat-ı Sitte'nin Zeyli başlıklı yazı : "İstikbalde gelecek nefret ve tahkirden sakınmak için şu mahrem zeyl yazılmıştır. Yani : Tuh, o asrın gayretsiz adamlarına!.. denildiği zaman, yüzümüze tükrükleri gelmemek veyahut silmek için yazılmıştır. Avrupa'nın insaniyetperver maskesi altındaki vahşi reislerinin sağır kulakları çınlasın ve bu vicdansız gaddarları bize musallat eden o zâlimlerin görmeyen gözlerine sokulsun. Bu asırda yüzbin cihette yaşasın cehennem dedirten mimsiz medeniyetperestlerin başlarına vurulmak için yazılmış bir arzuhaldir." yazısıyla başlıyor.
"Bu yakınlarda ehl-i ilhadın perde altındaki tecavüzleri gayet çirkin bir suret aldığından çok biçâre ehl-i imana ettikleri zalimâne ve dinsizcesine tecavüz nev'inden, hususî ve gayr-i resmî kendim tamir ettiğim bir mâbedimde bana ve hususî bir-iki kardeşimle hususi ibadetime ve gizli ezan ve kametimize müdahale edildi. Ne için Arabî kamet ediyorsunuz ve gizli ezan okuyorsunuz denildi. Sükutta sabrım tükendi. Kabil-i hitab olmayan öyle vicdansız alçaklara değil, belki milletin mukadderatiyle keyfî istibdat ile oynayan bir kısım fir'avun-meşreb gizli komitenin başlarına derim ki: Ey ehl-i bid'a ve ilhad! Altı sualime cevap isterim.
Birincisi : Dünyada hükümet süren, hükmeden her kavmin hatta insan eti yiyen yamyamların ve vahşi canavar çete reislerinin dahi bir usulü var. Bir düstur ile hükmeder. Siz hangi usul ile bu acip tecavüzü yapıyorsunuz? Kanununuzu ibraz ediniz. Yoksa bazı alçak me'murların keyiflerini kanun mu kabul ediyorsunuz? Böyle hususi ibadette kanun olmaz."
***
(Medar-ı teessüftür ki; hem eski, hem mahrem, hem hakikatlı olan İşârât-ı Seb'a'da bir-iki cümleye ilişip müsaderesine ve bize suç yapmağa çalışmışlar. Halbuki o hakikat o kadar kuvvetlidir ki, bütün beşeriyete ve dünyaya ilan edilecek bir maslahat-ı hayat-ı içtimaiyedir.)
Dünyada en büyük ahmak odur ki; dinsiz serserilerden terakkiyi ve saadet-i hayatiyeyi beklesin. Böyle ahmaklardan mühim bir mevkiyi işgal eden birisi demiş ki: "Biz Allah Allah diye diye geri kaldık. Avrupa top tüfenk diye diye ileri gitti." Bu ahmakların arkasında bedbaht gafiller de bulunduğundan deriz ki: Ey bîçâreler! Bu dünya bir misafirhânedir. Mâdem ölüm var, kabre girilecek. Bu hayat gidiyor, bâki bir hayat geliyor. Bir def'a top tüfenk denilse, bin def'a Allah Allah demek lâzımgelir.
***
(Mûcib-i hayrettir ki: Onaltıncı Lem'ada bizim lehimizde olan bir cümleyi aleyhimize çevirip o kıymettar menfaatli risalenin müsaderesine meyil göstermişler.)
Onaltıncı Lem'a'dan: Harb belâsı bizim hizmet-i Kur'aniyemize mühim bir zarardır. Kadir-i Külli Şey bir dakikada bu zulümatlı ve rahmetsiz bulutları izale edip hakaik-ı şeriatı güneş gibi gösterir. Onun rahmetinden bekleriz ki, bize pahalı satmasın. Baştakilerin başlarına akıl ve kalblerine iman versin, o vakit kendi kendine iş düzelir. "Madem ki sizin elinizdeki nurdur. Nurdan zarar gelmez. Neden arkadaşlarınıza ihtiyat tavsiye ediyorsunuz?" Bu suale karşı muhtasar cevabım şudur:
Baştaki başların bir kısmı sarhoştur; okumaz, okusa da anlamaz.. yanlış mâna verip ilişir. İlişmemek için aklı başına gelinceye kadar göstermemek lazımdır. Onun için kardeşlerime tavsiye ediyorum ki: İhtiyat etsinler, naehillerin ellerine hakikatları vermesinler." denilmektedir.
***
(Tesettür, Kur'an'ın emri ve çok kuvvetli cevabı verilmiş ve eski yazılmış ve cezayı çektirmişken yine suç yapmaları ve İhtiyar Lem'asından gayet kıymetli ve herkese menfaatli ve Rehberde yazılmış bir hakikatın yalnız başını yazıp bir suç mevzuu diye müsaderesine yürümek gösteriyor ki: medar-ı tenkid bir şey bulamıyorlar.)
Yirmidördüncü Lem'a'da tesettür hakkında, tesettür Kur'an'ın emri olduğunu izahdan sonra: "Mesmuatıma göre merkez-i hükümette çarşı içinde, gündüzde, ahalinin gözleri önünde, gayet âdi bir kundura boyacısı, dünyaca rütbeten büyük bir adamın açık bacaklı karısına sarkıntılık etmesi, tesettür aleyhinde olanların hayasız yüzlerine bir şamar vuruyor." denilmektedir.
Yirmialtıncı Lem'a'da ihtiyarlar hakkında ; "Ankara'nın eskimiş kal'asının başına çıktım. O kal'a tahaccür etmiş hâdisat-ı tarihiye suretinde bana göründü. Benim ihtiyarlığım, kal'anın ihtiyarlığı, şanlı Osmanlı Devletinin ihtiyarlığı, hilafet saltanatının vefatı bana gayet hazin geldi. Firkatli bir halet içinde geçmiş zamanın derelerine ve gelecek zamanın tepelerine baktım. Mâzi, teselli yerine dehşet verdi; istikbal, benim ve emsalimin ve nesl-i âtinin büyük ve karanlık bir kabri suretinde göründü. Hazır günüme baktım. Ölümle bir hareket-i mezbuhânenin ızdırabını çeken cismimin cenazesini taşıyan bir tabut suretinde göründü." denilmektedir.
______
Haşiye : O zaman öyle idi. Şimdi yirmi sene oldu.
Ses Yok